Nikâh kelimesi Türkçe'ya Arapça'dan geçmiştir. Arapça'ya da Farsça Nigâh (birine bakma, gözetme) kelimesinden geçmiştir
Rüzgâr kelimesi Farsça gün,gündüz,zaman anlamına gelen rûzgâr kelimesinden gelmektedir. Rûzgâr kelimesi ise rôz (gün, gündüz) ile kâr (yapan, eden veya yapılan şey) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur
Arapça'daki akl (düşünme , kavrama işi) kelimesinden gelmektedir
Arapça âkıl (akıllı) kelimesinden gelmiştir. Son dönemlerde âkıl yerine akil olarak kullanılmıştır
Ya-n-mak Ya-k-mak Ya-l-mak (Parlama, yanmaya başlama) Ya-l-ap, Yal-ım (Alev, parıltı) Ya-l-dız>Yıldız Ya-l-az>Alaz (Alev, parıltı) Ya-l-dır-ım> Yıldırım Ya-rı-mak (Işık saçmak, aydınlatmak) Yal-u-mak>Yaş-u-mak>Işımak Yaşuk>Işık Ya-n-gınYa- kökünün aslında eski Türkçe'de ñ (geniz n) olduğu belirtilmektedir. Bu ses Oğuz grubu Türkçesinde y sesine dönüşmüştür. Moğolcada ise n sesine dönüşmüştür. Örneğin Moğolcada aşağıdaki örnekler verilebilir
na- : ışımak na-r : parıldamak, ışık saçmak nar-an : güneşMoğolcadaki anlama bakıldığında ya- kökünün ışımak gibi bir köke dayandığı varsayılabilir.
Ya-l-dız>Yıldız Ya-l-dız Ya-l-dır-ım> Yıldırım Yan-gın Yan-ık Yar-u-mak>Yaşu-mak>Işı-mak Yar-uk>Yaşu-k>Işı-k Yar-ın (bir sonraki günün sabahı, gün ışıdığı zaman anlamından gelmiştir) Ya-ğız (Yağız kelimesi kızıl, koyu kahverengi, siyah arasında bir rengi belirtir. Bu kelime de Ya- kökünden gelme ihitmali vardır)
Manda yuva yapmış söğüt dalına Yavrusunu sinek kapmış gördün mü ?şeklinde söylenir. Türküdeki kapmış ifadesi manda yavrusun tamamen sinekle kaplanmış olduğunu belirtir. Bazı kaynaklarda "sinek ısırması" olduğu da söylenir ancak ben kap kökünün ısırmak anlamına geldiğini bir kaynakta görmedim. Ancak yörede bu anlamda da kullanılıyor olabilir.
Konu dışı olarak belirtelim ki manda söğüt dalına çıkıp yuva yapmıyor. Söğüt dallarından yapılan bir yuvada yaşıyor. Yukarıda da zaten kapmak eylemini açıkladık. Bu türkünün sözlerinin saçma olduğunu söyleyip türkülere ve Türklere hakaret etmeye çalışan bir hayli cahil var bu ülkede.Yap kökünden gelen diğer önemli kelime de yap-ış-mak fiilidir. Yap köküne -iş (işteşlik, karşılılık) veren ek ile yap-ış-mak fiili türemiştir. Bu fiil iki şeyin birbirini örtecek şekilde birleştirilmesi anlamından türemiş olmalıdır.
yap-mak yap-ı yap-ıt yap-ış-mak yap-ış-kan yap-ış-tır-mak yap-ış-tır-ı-cı yap-r-ak kap-mak (kaplamak anlamında) kap-la-mak kap-at-mak
Ben Sen O Biz Siz Onlarİlk bakışta aşağıdaki gibi bir ilişki görülür
B : Ben ve Biz S : Sen ve Siz O : O ve OnlarGörüldüğü gibi birinci tekil ve çoğulda B, ikinci tekil ve çoğul şahısta S ve üçüncü tekil ve çoğul şahısta O harfi dikkat çekmektedir.
B-en > B-iz S-en > S-izÜçüncü dikkat çeken konuda üçüncü çoğulun -lAr (lar,ler) çoğul eki ile yapılması
O > O-n-larDikkat çeken bu üç ilişkiyi dilbilimcilerin açıklamalarına bakalım.
Ben/Men Sen O/Ol Biz Siz OnlarÖnemli Ural-Altay dillerinde kişi adılları aşağıdaki gibidir :
Türkçe | Cuvaş | Moğol | Mançu | Macar | Fin | Estonca |
Ben | Epê | Bi | Bi | En | Mina | Mina |
Sen | Esi | Çi | Si | Te | Sina | Sina |
O | Vil | Ene / Ter | İ / Tere | Ö | Han | Tema |
Biz | Epîr | Bid | Be / Muse | Mi | Me | Meie |
Siz | Esir | Ta | Si / Suwe | Ti | Te | Teie |
Onlar | Vîsem | Ted | Ce / Tese | Ök | He | Nemad |
Bi (Moğolca) - Bi (Mançuca) = Ben Çi (Moğolca) - Si (Tunguzca) = SenMoğolca ve Mançuca arasında bir ç~t~s dönüşümü bulunur. Bu açıdan Moğolcadaki sesin s'den türediği düşünülebilir.
Epî ~ Ep = Ben Esi ~ Es = SenUral dili olan Fince ve Estoncada ise
Mina = Ben Sina = Senşeklindedir.
En = Ben Te = Senşeklindedir. En kelimesinde b veya m düşmüş olabilir. Sonuç olarak Ural-Altay dilleri için ben için b~p~m dönüşümünden b ve sen için de ç~t~s düşünüldüğünde s harfleri görülmektedir. Bu duruma göre Ural - Altay dilleri ile ilgi aşağıdaki gibi bir sonuç çıkarılabilir
Ben için b~p~m Sen için s~ç~tToplu olarak bakarsak aşağıdaki gibidir :
Ep(Çuvaş) ~ Bi (Moğol) - Bi (Mançu) ~ Be-n (Türkçe) ~ E-n (Macar) ~ Mi-n-a (Fin-Eston) Es (Çuvaş) ~ Çi (Moğol) ~ Si (Mançu) ~ Te (Macarca) ~ Se-n (Türkçe) ~ Si-n-a (Fin-Eston)Matthias Alexander Castrén'e göre bu diller ortak Altayca denilen bir dilden türemişlerdir ve ben , sen ve o kelimelerinin ilk hâli aşağıdaki gibidir :
Bin : Ben Sin : Sen İn : OBen ve sen kelimesindeki n sesinin açıklaması Castrén'e göre bu şekildedir. O zamirinin çoğulunun o-n-lar olması da o zamirinin in olabileceğini göstermektedir. Moğolcada O yerine Ene , Fincede Han şeklinde n sesi yaşamaktadır. İlginç bir şekilde n harfi aynı zamanda n zamiri adı verilen bir ses olarak da Türkçede yaşamaktadır :
bu-(n)-lar o-(n)-dan şu-(n)-la evdeki-(n)-den o-(n)-unBu n sesi , zamirlere gelmektedir. Dikkat edilirse kelime sonlarının ünlü, eklerinde ünsüz ile başlamasına rağmen bu n sesi araya girmektedir. Halbuki normal koşullarda bu tür bir kaynaştırma sesine gerek yoktur. Bu-lar, o-dan, şu-la, evdeki-den denilebilirdi. Bu durum , n sesinin teklik belirten bir ek olması görüşünü destekler. Bu şekilde kullanılan n sesine Zamir n'si adı verilir.
gö-z di-z omu-zBu nedenle Bi-z ve Si-z deki z eki çoğul eki olmalıdır. Yani Ben-ler = Biz , Sen-ler = Siz gibi düşünülebilir. Örneğin Çuvaşçada Epir (Biz) ve Esir (Siz) şeklinde olması da ilginçtir. Genel Türkçe ile Çuvaş dili arasında her zaman bir R-Z dönüşümü olduğu düşünülürse aslında kelimeler Epiz, Esiz gibi kabul edilebilir. Benzer bir şekilde Çuvaşça Onlar, Vîsem anlamına gelir ki -sem Çuvaşça -lar ekinin karşılığıdır ve Vil , O anlamına gelmektedir.
Bi-n > Ben Si-n > Sen İn > On > O Bi-z > Biz Si-z > Siz İn-ler veya On-lar > Onlar