İçerikler :

Abdülaziz Abdülmecid Agah Efendi - Çapanzade Agâh Efendi - Çapanoğ.. Ahmed Cevdet Paşa Ali Suavi Genç Osmanlılar - Yeni Osmanlılar - Jön Türkl.. Hüseyin Avni Paşa İbrahim Şinasi İltizâm Yöntemi İstanbul Konferansı - Tersane Konferansı Koca Mustafa Reşit Paşa Mithat Paşa - Ahmed Şefik Midhat Paşa Namık Kemal Osmanlı Modernleşmesi Tanzimat Devriyle Başla.. Tanzim Tanzimat Tanzimat Dönemi - Tanzimat Devri Tanzîmât Fermanı Gayrimüslimlerin Ayaklanması.. Tanzîmât Fermanı - Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu - .. Tanzîmât Fermanı Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa.. Tanzimat Fermanı Modern ve Çağdaş Devlete Geç.. Tanzîmât Fermanın Amacı Avrupa'nın Osmanlı'nı.. Tanzîmât Fermanın Amaçları ve Hükümleri Tanzimat Fermanın Eski ve Günümü Türkçe Tam M.. Tanzîmât Fermanının İlan Edilmesi Tanzîmât Fermanın İlanının Nedenleri Usul-i Mahasin-i Tanzimat V. Murad Yed'i Vahit - Yedi-i Vahit Yeni Osmanlılar Cemiyeti

Bu Sayfayı Paylaş:

Kavram

Tanzimat Dönemi - Tanzimat Devri

Tanım: Osmanlı devletinde, Tanzimat fermanının okunmasından (1839) , I. Meşrutiyetin ilanına (1876) kadar geçen döneme verilen süre

Kavram

Tanzim

Tanım: Düzeltme, düzenleme

Kavram

Tanzimat

Tanım: Düzeltmeler, düzenlemeler. Tanzim kelimesinin çoğulu

Kavram

Tanzîmât Fermanı - Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu - Gülhane Hatt-ı Şerif-î - Tanzîmât-ı Hayriye

Tanım: Sultan Abdülmecid döneminde, Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhâne Parkı'ında okunan ferman. Ferman, Osmanlı devletinin daha çağdaş bir devlet olması (müslüman veya gayrimüslimlerin can, mal güvenliği; vergilerde adil düzenleme; adil yargılama düzenlemeleri ve kanun üzerinde herkesin eşit olması; özel mülkiyete güvence) için yapılacakları belirten , Türk modernleşme tarihi için önemli bir aşama olarak kabul edilen bir fermandır

Olay

Tanzîmât Fermanının İlan Edilmesi

Tarih : 3 Kasım 1839
Yer/Konum : Gülhâne Parkı
Sultan Abdülmecid döneminde,  Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşit Paşa tarafından Tanzîmât Fermanı olarak bilinen ferman okunmuştur

Kişi

Abdülmecid

1823 ile 1861 yılları arasında yaşamış , II Mahmut'un oğlu, 31. Osmanlı padişahı. Tanzimat fermanı onun döneminde ilan edilmiştir

Kişi

Koca Mustafa Reşit Paşa

1800 ile 1858 yılları arasında yaşamış , elçilik , dış ilişkileri bakanlığı, sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı. Tanzimat farmanını okumuştur ve tanzimat döneminin en önemli devlet adamlarındandır

Veri

Tanzîmât Fermanın Amaçları ve Hükümleri

Tanzîmât fermanın amaçları ve hükümleri aşağıdaki gibi özetlenebilir : 
  • Müslüman ve gayrimüslimlerin eşitliği , tüm vatandaşların eşit kabul edilmesi
  • Tüm vatandaşların can, mal, namus ve ırz güvenliğin sağlanması
  • Kanun karşısında herkesin eşit olması , devletin ve devlet adamlarının kanunlara uyma zorunluluğu. Padişah'da kanuna uyması geremektedir
  • Açık yargılama ve yargılamadan hiç bir cezanın verilmemesi
  • Özel mülkiyete güvence
  • Vatandaşların mali gücüne göre vergi
  • Askere alma da belirli bir düzen , 4 veya 5 sene ile sınırlama
  • Rüşvetin ve iltimasın önlenmesi

 


Veri

Tanzîmât Fermanın İlanının Nedenleri

Tanzimat ilanın neden yapıldığı ilei lgili farklı görüşler bulunmaktadır. Sıralanan sebepler aşağıdaki gibi listenelebilir : 
  • Avrupa ülkelerine benzer (hukuk üstünlüğü, vatandaşlık, özel mülkiyet vb..) bir yapıya kavuşmak
  • Osmanlı içindeki gayrimüslim azınlıkların ayaklanmasına, hoşnutsuzluklarına engel olmak (Bu amaç aynı zamanda Avrupa'nın içişlerine karışmasına engel olacağı düşünülmektedir)
  • Avrupa'nın Osmanlı'nın iç işlerine karışmasına engel olmak
  • Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'ya karşı Avrupa desteğini almak
  • Boğazlar konusunda Avrupa'nın desteğini almak

 


Sav

Tanzîmât Fermanın Amacı Avrupa'nın Osmanlı'nın İç İşlerine Karışmasına Engel Olmaktır

Tanzîmât Fermanın amacı Avrupa'nın Osmanlı'nın iç işlerine karışmasına engel olmaktır

Sav

Tanzîmât Fermanı Gayrimüslimlerin Ayaklanmasına Engel Olmak İçindir

Tanzîmât Fermanı gayrimüslimleri ayaklanmasına engel olmak içindir

Sav

Tanzîmât Fermanı Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'ya Karşı Avrupa Desteği Almak İçindir

Tanzîmât Fermanı, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'ya karşı Avrupa desteği almak içindir

Sav

Tanzimat Fermanı Modern ve Çağdaş Devlete Geçişte İlk Aşamadır

Tanzimat Fermanı modern ve çağdaş devlete geçişte ilk aşamadır

Veri

Tanzimat Fermanın Eski ve Günümü Türkçe Tam Metni

Tanzimat fermanın eski Türkçe aşağıdaki gibidir : 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Tebâreke ellezî bi-yedihi’l-mülk ve hüve alâ külli şey’in kadîr.
Benim vezîrim;
Cümleye ma’lûm olduğu üzere Devlet-i Aliyyemiz’in bidâyet-i zuhûrundan beri ahkâm-ı celîle-i Kur’âniyye ve kavânîn-i şer’iyyeye kemâliyle riâyet olunduğundan saltanat-ı seniyyemizin kuvvet ve miknet ve bi’lcümle tebe’asının refâh u ma’mûriyyeti rütbe-i gâyete vâsıl olmuş iken yüz elli sene vardır ki, gavâ’il-i müte’âkıbe ve esbâb-ı mütenevviaya mebnî ne şer-i şerîfe ve ne kavânîn-i münîfeye inkıyâd ü imtisâl olunmamak hasebiyle evvelki kuvvet ve ma’mûriyyet bilakis za’f u fakra mübeddel olmuş ve halbuki kavânîn-i şer’iyye tahtında idâre olunmayan memâlikin pâyedâr olamayacağı vâzıhâttan bulunmuş olup cülûs-ı hümâyûnumuz rûz-ı fîrûzumdan beri efkâr-ı hürriyet-âsâr-ı mülûkânemiz dahi mücerred i’mâr-ı memâlik ve enha ve terfîh-i ahâlî ve fukarâ kazıyye-i nâfi’asına münhasır ve Memâlik-i Devlet-i Aliyyemiz’in mevki-i coğrafîsine ve arâzî-i münbitesine ve halkın kâbiliyet ü isti’dâdlarına nazaran esbâb-ı lâzımesine teşebbüs olunduğu halde beş on sene zarfında bi-tevfîkihî te’âlâ sûret-i matlûbe hâsıl olacağı zâhir olmakla avn ve inâyet-i Hazret-i Bârî’ye itimâd ve imdâd-ı rûhâniyet-i cenâb-ı Peygamberî’ye tevessül ve istinâd birle bundan böyle Devlet-i Aliye ve Memâlik-i Mahrûsemiz’in hüsn-i idâresi zımnında bazı kavânîn-i cedîde vaz’ ve te’sîsi lâzım ü mühim görünerek işbu kavânîn-i mukteziyyenin mevâdd-ı esâsiyyesi dahi emniyet-i can ve mahfûziyyet-i ırz u nâmûs u mal ve tayîn-i vergi ve asâkir-i mukteziyyenin sûret-i celb ve müddet-i istihdâmı kazıyyelerinden ibâret olup şöyle ki, dünyada can ve ırz u nâmûsdan e’azz bir şey olmadığından bir adam onları tehlikede gördükte hilkat-i zâtiye ve cibillet-i fıtriyesinde hıyânete meyl olmasa bile muhâfaza-i can ve nâmusu içün elbette bazı sûretlere teşebbüs edeceği ve bu dahi devlet ve memlekete muzır olageldiği müsellem olduğu misillü bilakis can u nâmûsundan emîn olduğu halde dahi sıdk u istikâmetten ayrılmayacağı ve işi gücü hemân devlet ve milletine hüsn-i hizmetten ibâret olacağı dahi bedîhî ve zâhirdir ve emniyet-i mâl kazıyyesinin fıkdânı halinde ise herkes ne devlet ve ne milletine ısınamayub ve ne i’mâr-ı mülke bakamayup dâima endişe ve ıztırabdan hâlî olamadığı misillü aksi takdîrinde yâni emvâl ü emlâkinden emniyet-i kâmilesi olduğu halde dahi hemân kendi işiyle ve tevsî-i dâire-i taayyüşüyle uğraşup ve kendisinde gün-be-gün devlet ve millet gayreti ve vatan muhabbeti artıp ona göre hüsn-i harekete çalışacağı şübheden âzâdedir ve tayîn-i vergi maddesi dahi çünkü bir devlet muhâfaza-i memâlikiyçün elbette asker ü leşkere ve sâir masârif-i mukteziyyeye muhtac olarak bu ise akça ile idâre olunacağı ve akça dahi tebeanın vergisiyle hâsıl olacağına binâen bunun bir hüsn-i sûretine bakılmak ehemm olup gerçi mukaddemlerde vâridât zannolunmuş olan yed-i vâhid beliyyesinden lehü’l-hamd Memâlik-i Mahrûsemiz ahâlisi bundan evvelce kurtulmuş ise de âlât-ı tahrîbiyyeden olup hiçbir vakitte semere-i nâfiası görülemeyen iltizâmât usûl-i muzırrası el-yevm cârî olarak bu ise bir memleketin mesâlih-i siyâsiye ve umûr-ı mâliyesini bir adamın yed-i ihtiyârına ve belki pençe-i cebr u kahrına teslîm demek olarak ol dahi eger zâten bir iyice adam değilse hemân kendi çıkarına bakıp cemî-i harekât ü sekenâtı gadr u zulmden ibâret olmasıyla bad ez-în ahâlî-i memâlikten her ferdin emlâk ve kudretine göre vergi-i münâsib tâyin olunarak kimseden ziyâde şey alınmaması ve Devlet-i Aliyye’mizin bahran ve beren masârif-i askeriye ve sâiresi dahi kavânîn-i îcâbiyye ile tahdîd ü teybîn olunup ona göre icrâ olunması lâzımedendir ve asker maddesi dahi ber-minvâl-i muharrer mevâdd-ı mühimmeden olarak egerçi muhâfaza-i vatan için asker vermek ahâlinin farîza-i zimmeti ise de şimdiye kadar cârî olduğu vechile bir memleketin aded-i nüfûs-ı mevcûdesine bakılmayarak kiminden rütbe-i tahammülünden ziyâde ve kiminden noksan asker istenilmek hem nizâmsızlığı hem de zirâat ü ticâret mevâdd-ı nâfiasının ihlâlini mûcib olduğu misillü askerliğe gelenlerin ilâ-nihâyeti’l-ömr istihdamları dahi fütûru ve kat-ı tenâsühü müstelzim olmakta olmasıyla her memleketten lüzûmu takdîrinde taleb olunacak neferât-ı askeriye içün bazı usûl-i hasene ve dört yahud beş sene müddet istihdâm zımnında dahi bir tarîk-i münâvebe vaz u te’sîs olunması îcâb-ı haldendir. Ve’l-hâsıl bu kavânîn-i nizâmiye hâsıl olmadıkça tahsîl-i kuvvet ve ma’mûriyyet ve âsâyiş ü istirâhat mümkün olmayup cümlesinin esası dahi mevâdd-ı meşrûhadan ibâret olduğundan fî-mâ-bad ashâb-ı cünhanın davâları kavânîn-i şer’iyye iktizâsınca alenen ber-vech-i tedkik görülüp hükm olunmadıkça kimse hakkında hafi vü celî idâm ü temsîm mu’âmelesi icrâsı câiz olmamak ve hiç kimse tarafından diğerinin ırz u nâmûsuna tasallut vukû’bulmamak ve herkes emvâl ü emlâkine kemâl-i serbestîyle mâlik ve mutasarrıf olarak ona bir tarafdan müdahale olunmamak ve farazâ birinin töhmet ve kabâhati vukû’unda onun veresesi ol töhmet ve kabahatten berî’üz-zimme olacaklarından onun malını müsâdere ile veresesi hukûk-ı irsiyyelerinden mahrum kılınmamak ve tebe’a-i saltanat-ı seniyyemizden olan ehl-i İslâm ve milel-i sâire bu müsâ’adât-ı şâhânemize bilâ-istisnâ mazhar olmak üzre cân ve ırz ve nâmus ve mâl maddelerinden hükm-i şerî iktizâsınca kâffe-i memâlik-i mahrûsemiz ahâlisine taraf-ı şâhânemizden emniyet-i kâmile verilmiş ve diğer hususlara dahi ittifak-ı ârâ ile karar verilmesi lâzım gelmiş olmağla Meclis-i Ahkâm-ı Adliye a’zâsı daha lüzûmu meretebe teksir olunarak ve vükelâ ve ricâl-i Devlet-i Aliyyemiz dahi bazı tâyin olunacak eyyâmda orada ictimâ ederek ve cümlesi efkâr u mütâla’âtını hiç çekinmeyüp serbestçe söyleyerek işbu emniyet-i cân ve mâla, ta’yîn-i vergi hususlarına dâir kavânîn-i mukteziye bir taraftan kararlaştırılıp ve Tanzîmât-ı askeriye maddesi dahi Bâb-ı Seraskerî dâr-ı şûrâsında söyleşilüp her bir kânun karargîr oldukça ilâ-mâşâallâhu te’âlâ düstûru’l-amel tutulmak üzre bâlâsı hatt-ı hümâyûnumuz ile tasdik ve tevşîh olunmak için taraf-ı hümâyûnumuza arzolunsun ve işbu kavânîn-i şer’iyye mücerred dîn ü devlet ve mülk ü milleti ihyâ için vaz’ olunacak olduğundan cânib-i hümâyûnumuzdan hilâfına hareket vukû bulmayacağına ahd ü mîsâk olunup Hırka-i Şerîfe Odası’nda cemî-i ulemâ ve vükelâ hazır oldukları halde kasem-i billâh dahi olunarak ulemâ ve vükelâ dahi tahlîf olunacağından ona göre ulemâ ve vüzerâdan ve’l-hâsıl her kim olur ise olsun kavânîn-i şer’iyyeye muhâlif hareket edenlerin kabahat-ı sâbitelerine göre te’dîbât-ı lâyıkalarının hiç rütbeye ve hatır ve gönüle bakılmayarak icrâsı zımnında mahsûsan cezâ kânunnâmesi dahi tanzîm ettirilsin ve cümle memûrînin el-hâletü hâzihî mikdar-ı vâfî ma’aşları olarak şâyed henüz olmayanları var ise onlar dahi tanzim olunacağından şer’an menfûr olup harâbiyyet-i mülkün sebeb-i a’zâmı olan rüşvet mâdde-i kerîhesinin fî-mâ-ba’d adem-i vukû’ı maddesinin dahi bir kânun-ı kavî ile tekîdine bakılsın ve keyfiyyât-ı meşrûha usûl-i atîkayı bütün bütün tağyîr ü tecdîd demek olacağından işbu irâde-i şâhânemiz Dersa’âdet ve bilcümle Memâlik-i Mahrûse’miz ahâlisine i’lân ve işâ’a olunacağı misillü düvel-i mütehâbbe dahi bu usûlün inşâallâhu te’âlâ ile’l-ebed bakâsına şâhid olmak üzre Dersa’âdetimiz’de mukîm bi’l-cümle süferâya dahi resmen bildirilsin. Hemân Rabbimiz teâlâ hazretleri cümlemizi muvaffak buyursun ve bu kavânîn-i müessesemin hilâfına hareket edenler Allâhu te’âlâ hazretlerinin la’netine mazhar olsunlar ve ile’l-ebed felâh bulmasınlar. (Âmîn) Fî 26 Şaban 1255
 
Günümüz Türkçesi ile : 
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Herkesin bildiği gibi, devletimizde kuruluşundan beri Kuran'ın yüce hükümlerine ve şeriat kanunlarına tam uyulduğundan, ülkemizin gücü ve bütün tebaasının refah ve mutluluğu en yüksek noktaya çıkmıştı. Ancak, yüz elli yıl var ki, birbirlerini izleyen karışıklıklar ve çeşitli sebeblerle şeriata ve yüce kanunlarına uyulmadığından evvelki kuvvet ve refah, tam tersine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oysa, şeriat kanunları ile idare edilmeyen bir ülkenin varlığını sürdürebilmesinin imkansızlığı açık seçik ortadadır.
 
Tahta geçtiğimiz mesud günden bu yana bütün çabalarımız, hep ülkenin kalkınması, ahalimiz ve fakirlemizin refahı maksadına yönelik oldu. Eğer, yüce devletimize dahil ülkelerin coğrafi mevkisini, verimli toprakları ve halkının kabiliyetlerini gözönünde tutularak gerekli girişimler yapılırsa, yüce Allah'ın yardımı ile, beş-on yılda kalkınabileceğimiz söz götürmez.
 
Yüce Allah'ın yardımına ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak, yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde idare edilmesi için bundan böyle bazı yeni kanunlar çıkarılması gerekli görüldü.
 
Mezu bahis olan kanunların başında can güvenliği; ırk, namus ve malın korunması; vergi toplanması; halkın askere alınıp silah altında tutulma müddeti gibi hususlar gelmektedir. Şöyle ki; Dünya'da can, ırz ve namustan daha kıymetli birşey yoktur. Bir insan bunları tehlikede görünce, yaradılıştan kötü olmasa bile, canını ve namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar vereceği açıktır. Buna karşılık, can ve namustan emin olan bir kimse sadakat ve doğruluktan ayrılmaz, işi ve gücü ile devletine ve milletine faydalı olur.
 
Mal emniyetinin olmadığı yerde ise kimse devlet ve milletine ısınamaz, ülkesinin yükselmesi ile alakadar olmaz, hep korku ve üzüntü içinde yaşar. Buna karşılık, malından, mülkünden emin olmadığı zaman hep kendi işi ve işinin genişletilmesi ile uğraşır. Devlet ve millet gayreti, vatan sevgisi kendisinde her gün artar.
 
Vergi mevzuna gelince: Bir devlet, ülkesini korumak için askere ve gerekli öbür masraflara muhtaçtır. Bu, para ile olur. Para, tebaadan toplanacak vergiler ile oluştuğundan bunun en iyi şekilde toplanması gerekir.
 
Evvelce gelir sanılmış olan "yed'i vahit" belasından ülkemiz hamdolsun, kurtulmuşsa da yıkıcı bir usul olup hiçbir zaman faydalı netice doğurmamış olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu, ülkenin siyasi işlerini ve mali konularını bir adamın keyfine, hatta cebir ve zulmüne teslim etmek demektir. Bu adam iyi bir insan değilse hep kendi çıkarına bakar, bütün davranışlarında kötülüğe, zulme yönelir. Bu sebeble, ülkemiz insanlarının her biri için, malına ve gelirine göre bir verginin saptanması ve kimseden bundan fazla birşey alınmaması gerekir. Yüce devletimizin karada ve denizdeki askeri masrafları ile öbür masrafları kanunlarla belirlenip sınırlandırılmalı ve uygulama ona göre yapılmalıdır.
 
Askerlik de, yukarıda belirtildiği gibi, mühim bahislerden biridir. Ülkenin korunması için asker vermek halkın başlıca borcudur. Fakat, bir memleketin mevcut nüfusuna bakılmaksızın, şimdiye kadar yapıldığı gibi, kiminden tahammülünden çok, kiminden az asker alınması hem düzesizliğe; hem tarım, ticaret ve bayındırlık işerinin kötü gitmesine; hem ömür boyu askerlik bıkkınlığa; hem de nüfusun azalmasına yol açar. Bu sebeble, her memleketten alınacak asker miktarı için münasib bir usül konulmalı ve dört veya beş yıl hizmet için sıra usulü getirilmelidir. Bunlar yapılmadıkça devletin kuvvetlenip gelişmesi, huzur ve asayişin sağlanması mümkün olmaz. Bütün bunların mesnedi yukarıda açıklanan hususlardır.
 
Bu sebeble, bundan böyle suç işleyenlerin durumları şeriat kanunları gereğince açıkca incelenip bir karara bağlanmadıkça kimse hakkında, açık veya gizli, idam ve zehirleme işlemi uygulanmayacaktır. Hiç kimse, başkasının ırz ve namusuna saldırmayacaktır. Herkes malına, mülküne tam sahip olacak, bunları dilediği gibi kullanacak, bunu yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine uğramayacaktır. Birinin suçluluğunun saptanması halinde mirasçıların o işle ilgileri bulunmayacağından, suçlunun malları elinden alınıp varisleri miras hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.
 
Yüce devletimizin tebaası Müslümanlarla öbür milletler bu haklardan tam istifade edeceklerdir.
 
Can, ırz, namus ve mal bahislerinda, ülkemizin bütün halkına şeriat kanunları gereğince teminad verilmiştir. Öbür mevzularda da oybirliği ile karar verilmesi için, Meclisi Ahkam-ı Adliye üyeleri gerektikçe artırılacaktır. Yüce devletimizin bakanları ile ileri gelenleri belirli günlerde orada toplanarak, görüşlerini çekinmeden açıkça söyleyeceklerdir. Can, mal emniyetine ve vergilerin belirlenmesine ait kanunlar böyle hazırlanacaktır.
 
Askerlikle alakalı bahisler Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şurası'nda görüşülüp karara bağlandıktan sonra sonsuza dek tatbik edilmeleri için tasdik edilmek üzere tarafıma gönderilecektir. Mevzu bahis olan kanunlar sırf din, devlet, ülke ve milleti kalkındırmak maksadı ile çıkarılacaklarından, bunlara tam uyacağımıza yemin ederiz. Bu mevzuda, Hırka-i Şerife odasında, bütün din adamları ile bakanların hazır bulunacakları bir sırada yemin edecektir.
 
Din adamı ve vezirlerden kanunlara aykırı hareket edenlerin, isbat edilecek suçlarına göre, rütbelerine ve hatır ve gönüle bakılmaksızın cezalandırılmaları için hususi ceza kanunu çıkarılcaktır.
 
Memurlara yeterli maaş bağlanmış olup, henüz bağlanmamış olanlarınkiler de belirlenecektir. Bu yolla da, şeriata aykırı olan ve ülkenin gerilemesinde başrolü oynayan rüşvet belası güçlü bir kanun ile ortadan kaldırılmış olacaktır.
Bütün bu sayılan hususlar eski hükümlerin bütünden değiştirilmesi demek olacağından işbu fermanımız İstanbul halkına ve ülkemiz halkına duyurulacaktır. Bundan başka, dost devletlerin de bu idarenin sonsuza dek tatbik edilmesine şahit olmaları için fermanımız, İstanbul'daki bütün büyükelçilere resmen bildirilecektir.
 
Allah hepimizi başarılı kılsın; kanunlara uymayanlar Allah'ın lanetine uğrasın ve ömürleri boyunca rahat yüzü görmesin. (Amin). 3 Kasım 1839
 
 

Kavram

Yed'i Vahit - Yedi-i Vahit

Tanım: Osmanlı'da önemli ürün ve malların, üretim, satım vb.. tamamen devletin detiminde olması durumu

Kavram

İltizâm Yöntemi

Tanım: Osmanlı devletinde bir kısım vergi toplama işleminin, belirli bir bedel karşılığında anlaşılan kişilere devreldilmesi yöntemi. Vergi toplama işini üstüne alan kişiye mültezim adı verilmektedir

Sav

Osmanlı Modernleşmesi Tanzimat Devriyle Başlar

Osmanlı ve Türk modernleşme tarihi Tanzimat'la başlar

Kavram

Usul-i Mahasin-i Tanzimat

Tanım: Tanzimat döneminde reformcu bürokratların, Tanzimat'ın getirdikleri için söyledikleri bir ifade. "Tanzimat'ın güzel usulleri" olarak çevrilebilir

Kişi

Mithat Paşa - Ahmed Şefik Midhat Paşa

1822 ile 1884 yılları arasında yaşamış Osmanlı devlet adamı. Birinci Meşrutiyet ilanı ve Tanzimat reformlarına katkısı olmuş devlet adamlarındandır

Kişi

Hüseyin Avni Paşa

1874 ile 1875 arasında yaşamış , sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı. 1876'da Abdülaziz'in tahtan indirildiği darbenin liderlerinden biridir

Kişi

Namık Kemal

1840 ile 1888 yılları arasında yaşamış, gazeteci, yazar, şair ve devlet adamı. Yazılarında ve eserlerinde hürriyet, vatan, millet gibi kavramları işleyen ve "Yeni Osmanlılar" adı verilen aydınlardan biridir. Vatan Şairi , "Hürriyet Şairi" olarak anılmıştır

Kişi

İbrahim Şinasi

1826 ile 1871 arasında yaşamış , gazeteci, şair ve yazar. "Yeni Osmanlılar" adı verilen ve batılılaşma ve laikleşmeyi savunan aydınlardan biridir. Agah Efendi ile birlikte ilk Türk gazetesi olan "Tercüman-ı Ahvâl"ı çıkarmıştır

Kişi

Ali Suavi

1839 ile 1878 yılları arasında yaşamış gazeteci, yazar ve aydın. "Genç Osmanlılalar" olarak adlandırılan aydınlar içinde yer alan, Meşrutiyet rejimini savunan bir aydındır

Kişi

Agah Efendi - Çapanzade Agâh Efendi - Çapanoğlu Agâh Efendi

1832 ile 1887 yılları arasında yaşamış, gazeteci ve Osmanlı devlet adamı. "Genç Osmanlılalar" adı verilen cemiyetin üyelerindendir. Şinasi ile birlikte ilk Türk gazetesi olan "Tercüman-ı Ahvâl"ı çıkarmıştır

Kavram

Genç Osmanlılar - Yeni Osmanlılar - Jön Türkler - Genç Türkler

Tanım: 19 yy'ın son dönemlerinde , Batı'dan etkilenen, meşrutiyeti savunan aydın , bürokrat ve devlet adamlarına verilen genel isim. Daha sonra Avrupa kaçan bu aydınlara Avrupa'da Jön Türkler (Genç Türkler) adı verilmiş ve bu isim Türkiye'de de kullanılmaya başlanmıştır. Genç Osmanlılar ve Jön Türkler ifadesi birbiri yerine hala kullanılmaktadır ancak Genç Osmanlılar daha çok Osmanlıcı ve İslamcı olanlar için tercih edilirken , Jön Türk'ler daha çok Türk milliyetçisi ve seküler-laik olanlar için tercih edilmiştir

Kavram

Yeni Osmanlılar Cemiyeti

Tanım: Osmanlının Batılı ülkeler gibi olmasını savunan, meşrutiyeti, anayasası olan bir rejimi isteyen aydınlar tarafından 1866'da kurulan cemiyet. Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, Şinasi bazı önemli üyeleridir

Kavram

İstanbul Konferansı - Tersane Konferansı

Tanım: 23 Aralık 1876'da İstanbul'da Haliç tersanelerinde yapılan, Osmanlı , Prusya, İngiltere, Rusya, Fransa'ın katıldığı, balkanlarla ilgili sorunların çözülmesi yapılan toplantı, konferans. Bu konferansı Batılı ülkelerin zorlamasıyla yapılmıştır ve alınan kararları Osmanlı devleti kabul etmemiştir

Kişi

Abdülaziz

1830 ile 1876 arasında yaşamış, 1861 ile 1876 yılları arasında padişahlık yapmış, Osmanlı devletinin 32. padişahı. 1876'da hükumet darbesinde tahtan indirilmiştir. 1876'da bilekleri kesik bir şekilde ölü bulunmuştur ve intihar edip etmediği tartışmalıdır

Kişi

V. Murad

1840 ile 1904 arasında yaşamış, 1876 yılında 93 gün padişah olarak kalmış (ancak aklı dengesi bozuk gerekçesiyle yerine 2. Abdülhamid'in tahta çıkarılmıştır), 33. Osmanlı padişahı

Kişi

Ahmed Cevdet Paşa

1822 ile 1895 arasında yaşamış, Osmanlı devlet adamı, hukukçu, şair, tarihçi ve bilim adamı. Mecelle'yi oluşturan komisyonun başkanlığını yapmıştır. Tarih-i Cevdet adıyla Osmanlı tarihini anlattığı eseri önemli bir eserdir



Bu Sayfayı Paylaş:

İletişim Bilgileri

Takip Et

Her Hakkı Saklıdır. Bu sitede yayınlanan tüm bilgi ve fikirlerin kullanımından fibiler.com sorumlu değildir. Bu sitede üretilmiş , derlenmiş içerikleri, fibiler.com'u kaynak göstermek koşuluyla kendi sitenizde kullanılabilirsiniz. Ancak telif hakkı olan içeriklerin hakları sahiplerine aittir