Evet kesinlikle Türk edebiyatının (Türkçe ile yapılan) daha geç zamanda başlamasını sağlamıştır.
Türk'ler Ortadoğu Arap ve İran kültürlerine dahil olduklarında din ve bilim dili olarak Arapçayı , sanat edebiyat, devlet dili olarak Farsçayı benimsemişlerdir. Çok büyük Türk bilim ve ilim adamları Arapça eserler vermişler bu nedenle Arap olarak gösterilmişlerdir (Örneğin Harizmi vs..). Aynı şekilde bir çok Türk edabiyatçı Farsça şahane eserler vermiştir. (Örneğin Mevlana'nın Mesnevi'si Farsçadır).
Keşke bu şekilde olmasa idi. Bunun nedenleri olarak şunları görüyorum :
Türkler İslam-İran uygarlığı etkisine girdiklerinde önlerinde Bilim dili olarak Arapça'yı , Sanat Dili olarak Farsça'yı buldular. Türkçe o diller kadar gelişmiş bir dil değildi (Bu doğru mudur bilmiyorum) . Aslında bu iki dil Batı dünyasındaki Latin ve Eski Yunan dilleri gibi uygarlık dili olarak kabul edilmişlerdir. Çok çeşitli milletlerden gelen kişiler bu iki dil ile anlaşmışlardır. Bu nedenle Türk'ler bu iki dile her zaman saygı göstermişler ve o dilleri geliştirmişlerdir.
Bu iki dil ve onlarında getirdiği uygarlık değerleri bazı Türk'lerde aşağılık kompleksi yaratmış olabilir (Bugün de bazıları Batı uygarlığı karşısında aşağılık kompleksi duymaktadır). Aşağılık kompleksi olan Türkler, Farsça ve Arapçayı tercih etmişlerdir. Bunun yerine Türkçe'yi daha da geliştirebilirlerdi.
Bence Türkler Arapça'yı ve Farsça'yı kendi uygarlıklarının ortak bir dili olarak kabul etmelidirler. Tıpkı Batı'lıların Latin ve Eski Yunancayı kabul ettiği gibi. Bu nedenle Arapça ve Farsça kelimelerde ve etkilerinden rahatsız olmaları saçmadır. Yeter ki kendi dillerinin önüne geçmesin.