İçerikler :

Chou-shu Kaynağında Ergenekon Destanı İle İlg.. Ergenekon Destan Değil Efsanedir Ergenekon Destanı Ergenekon Destanın Doğru Adı Gök Türk Türeyiş.. Ergenekon Destanı Türk Değil Moğol Destanıdır Ergenekon Destanı Uydurmadır Ergenokon Kelimesi Moğolca Bir İsimdir Reşidüddin Moğolların Etkisiyle Ergenekon Des.. Sui-shu Kaynağında Ergenekon Destanı İle İlgi.. Türk Bitigi Kitabında Geçen Ergenekon Destanı

Bu Sayfayı Paylaş:

Kavram

Ergenekon Destanı

Tanım: Türk'lerin (destanda geçen Türkler'in GökTürk'ler olduğu kabul edilmektedir) yok olduktan sonra tekrardan dirilişini anlatan bir destan. Bir Moğol destanı olduğunu savunanlar da bulunmaktadır. Ana konusu bir komşu kabile veya devlet tarafından yok edilen Göktürk'lerin, bir vadide veya dağın arkasında saklanması, orada çoğalmaları ve daha sonra bir dağı eriterek ortaya çıkışlarıdır. Ortaya çıkışlarında bir bozkurtun onlara yol gösterdiği de anlatılmaktadır. Farklı versiyonlarda tek bir çocuğun hayatta kaldığı ve onun bir dişi kurt tarafından büyütüldüğü ve çocuk ile dişi kurttan soyların devam ettiği şeklinde bir hikaye de bulunmaktadır. Bu destana farklı kaynaklarda Gök Türk Destanı, Gök Türk Türeyiş Destanı, Bozkurt Destanı adı da verilmektedir.

Veri

Chou-shu Kaynağında Ergenekon Destanı İle İlgili Bölüm

Çin'de Chou hanedanı dönemindeki kaynaklarda , Ergenekon Destanı ile ilgili (bu kaynaklarda Ergenekon kelimesi geçmemektedir) bölüm aşağıdaki gibi özetlenebilir :

T'u-küe'lerin atalar Batı Denizinin sağ kıyısında yaşıyorlardı. T'u-küe'ler, Hiung-nu'ların özel bir ırkıdır. Soyadları A-şi-na'dır. Önce Hunlardan bağımsız bir kabile kurdular; ama daha sonra bir komşu ülkenin saldırısına uğradılar. On yaşında bir oğlan çocuğuna varıncaya kadar bütün kabile kılıçtan geçirilerek yok edildi. Düşman askerleri, oğlanın daha küçük olduğunu görünce onu öldürmeye yürekleri elvermedi. Sonunda ayaklarını keserek, üzeri otlarla kaplı bir bataklığın içine attılar. Bataklığın içinde bir dişi kurt vardı, çocuğu etle besledi. Böylece oğlan çocuk serpildi, büyüdü, dişi kurtla ilişkiye girdi, kurt ondan hamile kaldı. Komşu devletlerin kralı, gencin hala sağ olduğunu öğrenince, onu öldürmeleri için adamlarını yeniden oraya gönderdi. Gelenler, gencin yanında dişi kurdu da öldürmek istediler. Bunun üzerine dişi kurt, Kao-ç'ang Devleti'nin kuzeyinde bulunan bir dağa kaçarak sığındı. Bu dağda bir mağara vardı, mağaranın içerisinde üzeri otlarla kaplı alabildiğine geniş bir ova uzanıyordu. Yüzlerce li genişliğindeki ova dağlarla çevriliydi. Dişi kurt dağlara saklandı. Orada on erkek çocuk dünyaya getirdi. Oğlanlar büyüdüklerinde mağaradan çıkarak dışarıdaki kadınlarla evlendiler, onlar da çok sayıda çocuk dünyaya getirdiler. Her nesil kendine bir soyadı koydu, biri kendine A-şi-na adını verdi. Onun çocukları ile çocuklarının çocukları çoğaldılar ve yüzlerce aile oldular. Birkaç nesil sonra Ju-Ju'ların tebaalığına girip, onlara hizmet etmek üzere mağaradan dışarıya çıktılar. Kin-şan'ların güney yamacında yaşamaya başladılar ve Ju-Ju'ların hizmetinde demirci ustası olarak çalıştılar. Kin-şan dağı, bir miğfere benziyordu, onlarda miğfere T'u-küe dedikleri için, kendilerine T'u-kü adını koydular

Not : Bu kaynak Liu Mau Tsai'nın "Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri" adlı kitaptan alınmıştır
Not : T'u-küe şeklinde geçen isim bazı kaynaklarda T'u-kue,T'u-chüeh,T'u-kü şeklinde de yazılabilmektedir. Okunuşuna göre ise Tuku, Tukyu şeklinde de yazanlar bulunmaktadır. Bu ismin Türk adı olduğu ve Gök Türk'leri belirttiği kabul edilmektedir
Not : Hiung-nu , Hunlar için Çinlilerin verdiği isimdir
Not : A-şi-na ismi yerine A-sı-na , A-se-na, A-çe-na adları da kullanılmaktadır
Not : Kao-ç'ang Devleti ile Turfan kastedilmektedir
Not : Ju-Ju'lar Avar'ların diğer adıdır
Not : Kin-şan Altay dağlarıdır
Not : li, eski bir Çin ölçü birimidir. Bir li 576 metredir


Veri

Sui-shu Kaynağında Ergenekon Destanı İle İlgili Bölüm

Çin'de Sui hanedanı dönemindeki kaynaklarda , Ergenekon Destanı ile ilgili (bu kaynaklarda Ergenekon kelimesi geçmemektedir) bölüm aşağıdaki gibi özetlenebilir :

T'u-küe'lerin ataları P'ing-Liang'larla karışan Hu barbarlardı. Soy isimleri A-şi-na idi. Geç Wei döneminin İmp. Tai-wu-ti, T'u-küe'leri yok edince A-şi-nalar 500 aileyle birlikte Ju-ju'lara kaçıp, sığındılar. Kuşaklar boyu Kin-şan dağlarının eteklerinde yaşayarak demircilikle uğraştılar. Kin-şan dağı miğfere benziyordu; bölgede yaşayanlar bir miğfere T'u-küe adını verince, kendilerine bu adı verdiler.
Bir diğer rivayete göre, bu insanların ataları Batı Denizi'nin üst bölgesine hükmediyorlardı. Sonra bir komşu ülke onları yok etti. Kadın, erkek yaşlı genç kimsenin gözünün yaşına bakılmaksızın hepsi öldürüldü, geriye sadece bir çocuk kaldı, onu öldürmeye yürekleri el vermedi. Ama yine de çocuğun kolları ile bacaklarını keserek, onu kocaman bir bataklığın içine attılar. Bataklıkta dişi bir kurt yaşıyordu, ona her gün et getirmeye başladı. Çocuk bu etleri yiyerek, hayatta kalmayı başardı. Sonra dişi kurtla ilişkiye girip, onu hamile bıraktı. Bunun üzerine komşu devletin reisi bir elçi gönderip, çocuğu öldürmek istedi. Dişi kurt çocuğun yanında olduğu için, elçi kurdu da öldürmeyi denedi. Ama birden sanki dişi kurdun içine bir ruh girmişti ve kurt, kendisini Batı Denizi'nin doğusunda buldu. Orada Kao-ç'ang'ın, kuzey batısındaki bir dağda mola verdi. Dağın eteklerinde bir mağara vardı. Dişi kurt mağaraya girince karşısına bir vadi çıktı, 200 li'yi aşan bir alanı kaplayan vadi çimle örtülüydü. Dişi kurt daha sonra burada on oğlan çocuk dünyaya getirdi. İçlerinin birinin soy ismi A-şi-na idi. Aralarında en akıllısı da oydu, bu yüzden onların reisi oldu. Soylarını unutmak istemediklerini göstermek amacıyla da, çadırın önüne üzerinde kurt kafası bulunan bir bayrak astı. A-hien-Şe adında bir adam kabilesini mağaradan dışarıya çıkardı. Kuşaktan kuşağa Ju-Ju'lara tımarları olarak hizmet ettiler.

Not : Bu kaynak Liu Mau Tsai'nın "Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri" adlı kitaptan alınmıştır
Not : T'u-küe şeklinde geçen isim bazı kaynaklarda T'u-kue,T'u-chüeh,T'u-kü şeklinde de yazılabilmektedir. Okunuşuna göre ise Tuku, Tukyu şeklinde de yazanlar bulunmaktadır. Bu ismin Türk adı olduğu ve Gök Türk'leri belirttiği kabul edilmektedir
Not : A-şi-na ismi yerine A-sı-na , A-se-na, A-çe-na adları da kullanılmaktadır
Not : Kao-ç'ang Devleti ile Turfan bölgesi kastedilmektedir
Not : Kin-şan Altay dağlarıdır
Not : li, eski bir Çin ölçü birimidir. Bir li 576 metredir


Sav

Ergenekon Destan Değil Efsanedir

Ergenekon bir destan değildir efsanedir. Çünkü Ergenekon'da bir kurt ile bir çocuğun üremeleri, bir dağın eritilmesi gibi gerçek olamayacak öğeler bulunmaktadır

Sav

Ergenekon Destanı Türk Değil Moğol Destanıdır

Ergenekon destanı Türk destanı değil Moğol destanıdır

Sav

Ergenokon Kelimesi Moğolca Bir İsimdir

Ergenekon kelimesi Moğolca bir isimdir ve destana sonradan verilen bir isimdir

Sav

Reşidüddin Moğolların Etkisiyle Ergenekon Destanını Moğolların Destanı Haline Getirmiştir

Reşidüddin Moğolların etkisiyle (İlhanlılar) Ergenekon destanını Moğolların destanı haline getirmiştir

Sav

Ergenekon Destanı Uydurmadır

Ergenekon destanı sonradan Türk milliyetçilerinin uydurulmuş olduğu bir destandır

Veri

Türk Bitigi Kitabında Geçen Ergenekon Destanı

Kitâbü'l-Etrâk (Türklerin Kitabı - Türk Bitigi) kitabında, Ahmet Bican Ercilasun tarafından özetlenen bölüm aşağıdaki gibi :


Türk ordası bozkıra yayılmış; on bin çadır bir orman gibi bozkırı kaplamıştı. Tanın atmasına çok az bir zaman kalmıştı. Birden atlar kişnemeye başlamış, yiğitler yerlerinden fırlamıştı. Ne olduğunu anlayamadan kendilerini düşman atlarının ayakları altında buldular. Akşama dek süren çetin bir vuruşma oldu. Göz üstünde kaş, omuz üstünde baş kalmadı. Türk ordası kılıçtan geçirildi. Kan su gibi aktı, cesetler dağ gibi yığıldı. Düşman komutanı zafer sarhoşluğuyla bütün çadırların yağmalanmasını emretti. Ayın or dördü savaş meydanını aydınlatırken düşman atlıları ufukta kaybolmak üzere idiler.


Karşı tepelerden gök yeleli bir kurt savaş meydanına baktı. Cesetler arasından küçük bir baş kımıldamıştı. Küçük bir çocuğun başı. Kurt koştu; sağlam dişleriyle çocuğu omuzundan yakaladı ve bir mağaranın içine doğru sürükledi. Otlakları yemyeşil parlayan, suları çağıl çağıl çağlayan bir ovaya geldiler. Kurt çocuğa baktı ve onu besledi. Sonra bir gün, yemyeşil gözleri olan küçük bir kızla, oğlanın yanına geldi. Kızla oğlan büyüdüler, evlendiler. Çocukları, çocuklarının çocukları oldu. Çoğaldılar; obalara, oymaklara bölündüler. En büyük iki oymağın başında Uygur Han ile Tolun Han vardı. Onlardan sonra Küçük Han geliyordu. Togu Beğ ile Salçık Beğ hanların danışmanı idi. Büyük obalardan birine Kerinç Beğ, birine Tekin Beğ başçılık ediyordu. Güreşte ve atıcılıkta erleri geride bırakan Erdener Katun da büyük bir obanın başında idi. Günlerden bir gün bu ova bize dar dediler; dağları delip çıktılar. Atalarından dinledikleri düşmanın ülkesine doğru at sürdüler. Geniş bir ovada çadırlarını kurup oturdular. Burası avı bol, verimli bir otlaktı. Av avladılar; toprağı ekip biçtiler. Günler, aylar, yıllar böyle geçti. Sonra bir gün aralarından birini, Yener Onbaşı’yı düşman ülkesine gönderdiler. Yener Onbaşı haber alıp geldi. Düşman ülkesinin tahtında Tay-bıng Dou oturuyordu. Denilenlere göre karısı İ-ming’in sözünden çıkmıyordu. Ülkede sözü geçenlerden biri de yarganlık orununda oturan Zeng-ziao Sao-sı idi. Tek gözü kara bir bantla bağlanmış olan Yargan Sao-sı, ülkesindeki çaşıtları birer birer buluyor; hepsini zindana attırıyordu.


Zeng-ziao Sao-sı, çaşıtları yoluyla ovada yurt tutan Türkleri de öğrenmişti. İmparator Tay-bıng Dou’nun katına çıkıp ellerini bağladı. Türk başbuğlarını yakalamak için ruhsat istedi. Dediğine göre Uygur, Tolun ve Küçük hanlar çaşıt gönderip ülkelerini karıştırıyordu. Daha da ileri gidip ülkenin kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar; halkın zihnini bulandırıyorlardı. Ülkede yolsuzluğun alıp yürüdüğü; imparator ve yoldaşlarının halkı soyup soğana çevirdiği dedikodularını yayıyorlardı. İmparator Tay-bıng Dou, karısı İ-ming’e danıştıktan sonra buyruk verdi: İstediğini yapabilirsin Yargan Sao-sı, sonuna dek arkandayım; en büyük destekçin ve sözcün benim.


Zeng-ziao Sao-sı büyük bir orduyla Türklerin üzerine yürüdü. Tek gözünde yine kara bir bant vardı. İki ordu karşı karşıya geldi. Sağ koldan ileri atılanlar Togu Beğ ile Kerinç Beğ’in birlikleri idi. Erdener Katun soldan ileri atılmıştı. Yanı başında Yener Onbaşı vardı. Tekin Beğ cepheden saldırmıştı. Sağdan, soldan ve cepheden anî bir saldırıştı bu. Sao-sı’nın beklemediği bir saldırış. Tepeden savaşı yönetmekte olan hanları oklamaları için adamlarına emir verdi. Oklardan biri Uygur Han’a değmiş, onu yaralamıştı. Savaş kızışmış; meydan toz dumana bürünmüştü.


Yazmanın burasında yarım sayfalık bir boşluk var. Boşluktan sonraki şu cümlelerle destan sona eriyor. Salçık Beğ ani bir kılıç darbesiyle Sao-sı’nın başını gövdesinden ayırdı. Düşman yüz geri edip kaçtı. Hanlar tutun diye buyurdular. Türkler düşman ülkesine girdiklerinde halkı da ayaklanmış gördüler. Saraya geldiklerinde ise İmparator Tay-bıng Dou ve karısı İ-ming’i bulamadılar.


Not : Bu özet Ahmet Bican Ercilasun'un bir yazısından alınmıştır. Yazıya http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yeni-bir-ergenekon-destani-6028yy.htm adresinden ulaşabilirsiniz

Sav

Ergenekon Destanın Doğru Adı Gök Türk Türeyiş Destanıdır

Erenekon adı Moğolca bir isimdir ve sonradan koyulmuştur. Destan Türk destanıdır ve adı Gök Türk Türeyiş Destanı olmalıdır



Bu Sayfayı Paylaş:

İletişim Bilgileri

Takip Et

Her Hakkı Saklıdır. Bu sitede yayınlanan tüm bilgi ve fikirlerin kullanımından fibiler.com sorumlu değildir. Bu sitede üretilmiş , derlenmiş içerikleri, fibiler.com'u kaynak göstermek koşuluyla kendi sitenizde kullanılabilirsiniz. Ancak telif hakkı olan içeriklerin hakları sahiplerine aittir