Tarihi olay ve tarihi olgu kavramına Fransız İhtilali olayı ve olgusu örnek verilebilir.
1789'da gerçekleşen Fransız İhtilali bir tarihi olaydır. Fransız ihtilalinin dünya siyasetine olan uzun süreli etkiside bir tarihi olgudur.
Temel tarih yazma yöntemleri aşağıdaki gibidir :
Tarih incelenen konunun kapsamına ve konunun inceleniş biçiminine göre iki şekilde olabilir :
Not : Türk Tarihi hem genel bir tarih, hem de özel bir tarih olarak kabul edilebilir. Türkler açısından genel bir tatihken, dünya için özel bir tarihtir
Tarihtek kaynaklar iki ana kategoriye ayrılabilir:
En eski kronik , Eusebios(Eusebius) tarafından 323 yılına olan Roma tarihi ile ilgili olayların yazıldığı kroniklerdir
Tümülüs ile Höyük bazen birbirleri yerine kullanılabilmektedir. Arasındaki temel fark , tümülüsler mezar yerlerinin , höyükler ise yerleşim yerlerinin zamanla toprak, kum ile örtülmesi sonucu oluşur.
Not : Tümülüs latince kökenli bir kelime iken , Höyük Türkçe bir kelimedir
Kaynaklar geneleksel olarak sözlü , yazılı ve diğer görsel kalıntılar (bina, heykel vb..) olarak ayrılmaktadır. Bunlara modern çağdan kalan ses kayıt cihazlarını sözlü, video gibi kaynakları görsel kaynak olarak düşünülebilir :
Tarihi kaynakların eleştirisi iç ve dış olarak ikiye ayrılırlar :
Orjinali bulunamamış kaynak niteliği taşıyan bir eserin birden fazla kopyayasından hangisinin en iyi nüsha olduğunu anlamak için aşağıdaki iki yöntem kullanılır :
Eskiçağ bölgeleri ana hatlarıyla iki gruba ayrılabilir :
Ünlü Arap tarihçisi İbn Haldûn (ölümü 1406) Mukaddime adlı yaygınca tanınan eserinde bilim ve tefekkür alanında Ortaçağ İslâm Dünyasında karşılaşılan büyük gelişme ve faaliyet içinde İslâm ülkesi nüfusunun Arap olan kısmının başarı ya da katkı payının çok küçük olduğuna sarih bir dille işaret ediyor ve Arap olmayanların, yani, kendi kullandığı ifade ile, acemlerin (Türk, Fars, Tacik, Afgan vb..) rolünün çok önemli olduğunu ifade ediyor. İbn Haldûn Arapların bilim ve tefekkür alanındaki katkılarının küçüklüğünü kesinlikle abartıyorsa da, Orta Asya’nın bu husustaki önemine dikkati çekmekle hakikaten ilginç bir durumu vurgulamış oluyor Gerçekten de, Abdülhamîd ibn Türk, Ferğânî, Fârâbî, Ebû Naşr İsmâ’îl el-Cevherî, Ebû Naşr Manşûr, İbn Sînâ, Ebü’l-Vefa, Beyrûnî, Gazâlî, Ömer Hayyâm ve Nasîruddîn-i Tûsî gibi İslâm düşünürlerinin en büyük ve seçkin örneklerinin büyük bir çoğunluğu Orta Asyalı idiler.