Bu Sayfayı Paylaş:

Kavram

Şapka İnkilabı

Tanım: 25 Kasım 1925'de kısa olarak "Şapka Kanunu" adı verilen bir kanun ile yapılan , TBMM üyelerinin ve memurlarının şapka giyilmesi zorunluluğu getiren, vatandaşların ise şapka dışında bir başlık takmasını yasaklayan inkılap

Kavram

Şapka Kanunu - Şapka İktizası Hakkında Kanun

Tanım: 25 Kasım 1925'de TBMM üyelerinin ve memurlarının şapka giyilmesi zorunluluğu getiren, vatandaşların ise şapka dışında bir başlık takmasını yasaklayan kanun. 28 Kasımda resmi gazetede yayınlanıp resmileşmiştir.

Sav

Şapka Kanununa Muhalefet Eden Çok Sayıda İnsan Asılmıştır

Şapka Kanununa muhalefet eden çok sayıda insan asılmıştır

Sav

Şapka Kanunundan Dolayı Asılan Tek Bir Kişi Bile Yoktur

Şapka kanunundan dolayı asılan tek bir kişi bile yoktur

Veri

Şapka Kanunun Tam Metni

1925 yılında çıkarılan 671 sayılı şapka kanunun tam metni aşağıdaki gibidir: BİRİNCI MADDE — Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilûmum müessesata mensub memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamı­nı Hükûmet meneder. IKÎNCI MADDE — işbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır. ÜÇÜNCÜ MADDE — işbu kanun Büyük Millet Meclisi ve icra Vekilleri Heyeti taraflarından icra olunur. Günümüz Türkçesi ile yazılırsa BİRİNCI MADDE — Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile genel ve yerel idare ve bütün kurumlara mensup memur ve müstahdemler, Türk milletinin giymiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet meneder. IKÎNCI MADDE — işbu kanun tarihi yayınından itibaren geçerlidir. ÜÇÜNCÜ MADDE — işbu kanun Büyük Millet Meclisi ve icra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) taraflarından yürütülür. 25 Kasım1925

Kaynak

Şapka Kanunun Tam Metni

671 sayılı "Şapka iktisası hakkında kanun"un tam metni.

Blog

Şapka Kanunu - Rize Bombalandı Mı ve Hocalar Asıldı Mı ?

Bu yazıda Şapka Kanunu ve onun etkilerini inceleyeceğiz. Şapka Kanunu sonucu insanlar asıldı mı veya şehirler bombalandı mı ?
Kısa olarak Şapka Kanunu olarak bilinen kanun 25 Kasım 1925'de çıkarıldı. Bu kanuna göre memurların ve TBMM üyelerinin şapka giymesi zorunlu hale getirildi. Normal vatandaşlarınsa şapka dışında bir şey giymesi yasaklandı. Görüldüğü gibi sıradan vatandaşların hiç bir şekilde şapka giymesi zorunlu değildir.  Asıl içerik olan 1. maddenin tam hali aşağıdaki gibidir :
Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilûmum müessesata mensub memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamı­nı Hükûmet meneder.
Günümüz Türkçesi ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile genel ve yerel idare ve bütün kurumlara mensup memur ve müstahdemler, Türk milletinin giymiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet meneder.
Şapka kanunu görüldüğü gibi herkese şapka giyilmesini zorunlu tutmaz. Sadece memurlar ve TBMM üyeleri şapka takması zorunludur. Ancak tüm vatandaşlar şapka dışında başka bir şey takamazlar. Halk için şapka giymek zorunlu tutulmamakla birlikte eski dönemlerde şapkasız gezmek sanırım tercih edilmezdi. Cumhuriyet dönemi bazı belgesellerde çoğu kişinin şapka, kasket taktığını görebilirsiniz. Kanunen zorunlu olmamasına rağmen hem şapkasız gezmenin gezen kişi için rahatsızlık yaratmasından hem de bir çeşit mahalle ve devlet baskısından dolayı insanlar şapka giymek zorunda kalmış olabilirler.
Aslında bu kanun çıkarılmadan önce , 2 eylülde, devlet memurlarının şapka giyme zorunluluğu getiren 2431 numaralı Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkarıldı. Yine aynı gün başka bir kararname ile din görevlileri dışında cübbe ve sarığın giyilmesi yasaklandı. Görüldüğü gibi din görevlileri dışında cübbe , sarık tarzı dini kıyafetler , memurlar içinde fes gibi başlıklar tamamen kaldırıldı.

Osmanlı Döneminde Kılık Kıyafet Değişikliği

Dikkat edilirse zaten memurlarımızın kiyafeti fes dışında modern ülkelere benzemekteydi. Sadece fes kaldırılmış ve şapka getirilmiştir. Pantolon, gömlek, kravat , ceket vb.. gibi memurların giymesi zorunlu olan kıyafetler zaten 2. Mahmud ve Abdülmecid döneminden gelen bir zorunluluktur. 2. Mahmud devlet görevlilerinin sarık ve cübbe giymesini yasakladı ve pantolon, ceket ve fes giyme zorunluluğu getirdi. Bu dönemin bazı muhafazakarları 2. Mahmud'a  Gâvur Padişah diyordu. (Altta 2. Mahmud'un resmi gözükmektedir. Sizce kiyafeti sizce klasik Osmanlıya mı benziyor yoksa modern Türkiye'ye mi ?) İlginç olan bir şey de 2. Mahmud'un din görevlilerine sarık yerine fesi mecbur tutumasıydı. Ancak bundan kısa süre sonra vazgeçildi. Daha sonrasında Abdülmecid döneminde de kravat takma, uzun sakala izin verilmemesi vb.. gibi değişiklikler yapıldı. Bu açıdan bakıldığında kıyafet olarak  memurlar ve şehirli , kasabalı ve hatta köylü erkekler için Cumhuriyet çok büyük bir değişiklik getirmemiştir. Cumhuriyet doneminde farklı olarak din görevlileri hariç tüm vatandaşlar için fes, sarık ve cübbenin yasaklanmasıdır. Yani devlet kendisi için yaptığı değişikliği halka uygulamıştır. Önemli fark buradadır. Aslında yavaş yavaş gerçekleşecek bir şeyi daha kısa zamanda gerçekleşmesini sağlamıştır. Çünkü bir ülkede asker, memur vb.. kişilerin giymeye başladığı kıyafet giderek halka yayılır. 2. Mahmud döneminde sadece memurlar giydikleri şeyler sehirlerde bir hayli yaygınlaşmıştı.

Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması

Asıl büyük değişiklik 30 Kasım 1925'de 677 sayılı kanun ile tekke , zaviye ve türbelerin kapatılmasıdır. Bu kanunun tam adı "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarliklar ile Bir Takim Unvanlarin Men ve İlgasina Dair Kanun"dur ve tekke , zaviye ve türbelerin kapatılması yanında "şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık" gibi tüm ünvanlar kaldırılmıştır.
Görüldüğü gibi bu kanun doğrudan halkı etkilemez ama tekkesi olanları ve  "şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık" yapanları etkiler. Tekkeleri, zaviyeleri kapatılan, şeyhler, muritler vb.. rahatsız olmuşlardır. Bu yasa varken sadece şapka kanunu nedeniyle ayaklanma çıktığını söylenmesi bana biraz garip gelmektedir. Şapka kanunundan sonra bu yasa ile biriken tepki patlamış da olabilir. Bu yasa nedeniyle rahatsız olan bazı kimseler şapkayı bahene ederek halkı kışkırtmış da olabilir.

Şapka Kanunu Nedeniyle Hocalar Asıldı Mı ?

Şapka kanunu ve arkasından çıkan Tekke ve Zaviyelerin kaldırılması ile ilgili kanun ve diğer uygulamalar halkın bir kesimi tarafından hoş karşılanmadı. Bazı yerlerde ayaklanmalar çıktı. Ayaklanmaya karışanların bir kısmı asıldı ve çeşitli cezalara çarptırıldı. Erzurum, Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon ve Gümüşhane'de ayaklanmalar çıktı.
Eğer bir kişi bir kanunu öne sürerek ayaklanıyor ise ve bu nedenle asılıyor ise şapka kanunu nedeniyle asıldı denilebilir mi? Eğer bir kişi veya grup ayaklanıyor ise bu irtica faaliyeti kabul edilir ve gerekli cezayı alır. Buna göre ayaklanma var ise "şapka nedeniyle asıldı veya şapka giymeye karşı çıktığı için asıldı" denilemez.  İdam edilenlerin hepsi ayaklanma çıkaranlar veya ayaklanma çıkmasını sağlayanlardır. Herhangi bir ayaklanma çıkmadıysa idam cezası verilmemiştir. Ayaklanmalarda da sadece elebaşları idam edilmiştir. Örneğin Rize'de çıkan ayaklanmada 143 yargılanmıştır ve 8 kişi idam edilmiştir.  14'üne on beşer, 22'sini onar, 19'unu beşer sene hapis verilmiştir. 80 kişide beraat etmiştir.
Sonuç olarak şapka giymediği için asılan tek bir kişi yoktur. Şapka giymediği için memurluktan atılıp hapsedilenler ve sarık, fes giymekte direttiği için hapsedilen vatandaşlar vardır. Aksini iddia ediyorsanız ayaklanma çıkmayan veya ayaklanmaya yol açmayan ve asılan bir kişi gösterilmesi gerekir ki böyle bir kişi yoktur.

İskilipli Atıf Hoca ve İdamı

İskilipli Atıf'ın asılması nedense kamuoyunda daha bilinir. Şapka yüzünden asılan diğer hocaların bir tanesinin adını söyle desen kimse bilmez. Neden İskilipli Atıf'ın bu kadar bilinir olmasını çözebilmiş değilim.
Bu konuda tamamen zıt görüşler öne sürülür. Muhafazakarların çoğuna göre sadece şapka nedeniyle asılmıştır ve Kurtuluş Savaşında da aleyhte bildiriler atmamıştır. Atatürkçülere göre ise Kurtuluş Savaşına karşı bildiriler dağıtan İngiliz ajanı bir haindir.
Net bilgilerden gidersek bir kere şapka takmamanın cezası idam değildir. Zaten normal vatandaşın takma zorunluluğu yoktur. Ancak fes, çarık vb. takmaya devam edersen de alacağın ceza idam olmayacaktır.  Ancak şapka kanunu (aslında daha önce çıkarılan tekke , zaviye ve türbelerin kapatılması ve unvanların yasaklanması) karşı çıkarak yapılan eylemlerin, gösterilerin, ayaklanmaların cezası ağır olmaktadır. Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle din temelli en ufak bir gösteri, ayaklanma vb.. suçların vatan hainliği ile eş tutacağını belirtilir.
Dini ve dinin kutsal kavramlarını siyasi amaçlara esas ya da alet etmek için dernekler kurulması yasaktır. Bu tür dernekleri kuranlar ya da bu derneklere girenler vatan haini sayılır. Dini ya da dinin kutsal kavramlarını alet ederek devletin şeklini değiştirmek ve başkalaştırmak ya da devletin güvenini bozmak veya dini ya da dinin kutsal kavramlarını alet ederek her ne surette olursa olsun halk arasında bozgunculuk ve ayrımcılık sokmak için gerek tek başına gerek toplu olarak sözle ya da yazı ile ya da fiilen ya da nutuk söyleyerek ya da yayın yaparak harekette bulunanlar vatan haini sayılırlar
Bu nedenle şapka ve tekke , zaviye ve türbelerin kapatılması kanuna en ufak bir gösteri, muhalefet çok sert cezalandırılmıştır. O dönemde Şeyh Sait ayaklanmasının çıktığını da unutmayalım.
İskilipli Atıf Hoca ilk defa Giresun İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanıyor. Çünkü Giresun'daki ayaklanmada , ayaklanan kişlerin ellerinde İskilipli Atıf Hoca'nın yazmış olduğu "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı risale bulunmaktaydı. Ancak bu risale şapka kanunundan önce yazılması ve İskilipli Atıf'ın ayaklanmada bir ilgisinin bulunamadığı için bu davadan beraat etmiştir. "Son Devrin Din Mazlumları" kitabında Necip Fazıl Kısakürek dahi bunu kabul eder. Bu beraatte İskilipli Atıf bu risalenin kesinlikle dağıtılmaması konusunda uyarılır.
Ancak bu davadan sonra da bu risale birileri tarafından dağıtılmış ve yine ayaklanmalarda yakalananlarda bu risaleye rastlanmıştır. Bu nedenle İskilipli Atıf Hoca yeniden yargılanır. Artık yukarıda bahsedilen Hıyanet-i Vataniye Kanununa yapılan ek gereğince yargılanmaya başlar. İskilipli Atıf  risaleyi dağıtmaya devam etmekle suçlanır. Ayrıca Kurtuluş Savaşı sırasında Kurtuluş Savaşı yapan kadrolar aleyhine bildiri dağıttığı yine gündeme gelmiştir. İskilipli Atıf, bu bildiriyi onaylamadığını belirtmiş, kendisinin imzalamadığını iddia etmiştir. Hatta o günkü gazetelere tekzip gönderdiği belirtmişir. Ancak mahkeme her iki konuda da  İskilipli Atıf'a inanmamış ve risaleyi dağıtarak isyana teşvik suçundan idama mahkum edilmiştir. Alınan karara bakıldığında idam kararının isyana teşvik olduğu anlaşılmaktadır.
İskilipli Atıf'ın  inandırıcı bulunmamasının bir nedeni de geçmişidir. Birincisi 31 Mart olaylarına karışmış ve Mahmud Şevket Paşa öldürülmesinde çeşitli suçları nedeniyle cezaya çarptırılıp Sinop'a sürülmüştür. Teali İslam Cemiyeti'nin kurucusudur ve Kurtuluş Savaşı aleyhine bildiriler yayınlamış olduğu düşünülmektedir ve tekzip göndermiş olması inandırıcı bulunmamıştır. Alemdar gazetesi yazarıdır ve bu gazeteyi Mustafa Sabri ile birlikte çıkarmaktadırlar. Mustafa Sabri, 1922 Kurtuluş Savaşı kazanılınca İngilizce gemisiyle Türkiye'den kaçmıştır. Görüldüğü gibi Türkiye'de meşrutiyetçi, Kurutuluş Savaşında savaşmış insanlar ve cumhuriyetçiler için pek de olumlu bir görüntü vermemektedir.
Bazı kişiler, yüzellilikler listesinde olmayan kişilerin affedildiği, bu nedenle Kurtuluş Savaşı dönemindeki yaptıklarından suçlanamayacağını belirtmektdirler. Bu ifade doğrudur. Ancak asılmasının nedeni isyana teşviktir ve din nedeniyle yapılan ayaklanmalar artık vatan hayinliği olarak görülmektedir. Yani Kurtuluş Savaşında işlediği suçlardan asıldığı doğru değildir.

Şalcı Bacı Olayı

Bir de tuhaf bir Şalcı Bacı olayı vardır. İddiaya göre Şalcı Bacı olarak bilinen bir kadın şapka giymediği için veya şapka kanununa muhalefet ettiği için, Erzurum'da idam edilmiştir. Anlatılan hikayelerin birinde aşağıdaki gibi akla ziyan bir konuşma geçtiğinden bahsedilir :
- Şapkaya ne dersin? Sen şapka giyer misin?
Şalcı Bacı bir an düşünür, cevap verir:
- Şapka erkek kısmının işi! Kadın kısmı şapka mı giyer? Giymem elbet!
- Madem öyle, hükmün idamdır!
Şalcı Bacı, kendini tutamaz ve haykırır:
-Ula kavat! Kadın şapka giye ki asıla!
En mizahi kısmı "madem öyle hükmün idamdır" kısmı :)
Öncelikle belirtelim ki Erzurum'da bir kadının idam edildiği ile ilgili hiç bir kanıt, belge yoktur. Örneğin herhangi bir İstiklal Mahkemesi kararı, o dönemde gazetelerde çıkmış bir haber veya yorum, herhangi bir vali vb.. devlet raporu. Tarih bir bilim olduğuna göre Şalcı Bacı olayı tarih açısından herhangi bir delil çıkana kadar sadece söylenceden ibarettir.
Peki bu söylence nereden doğmuştur. Öncelikle Necip Fazıl Kısakürek herhangi bir kanıt göstermeksiniz bu hikayeyi anlatır.  O sanırım Çetin Altan'ın anlattığı bir hatırasına dayanır :
Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. Ismet Paşa topçu okulunda öğrenciyken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonradan ünlü komutanlar olan o dönem öğrencileri, anlatıp dururlardı Hasan Paşanın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamamış bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce:
“Ben bir hatun kişiyim, şapkayla ne derdim ola ki” demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamıştım, çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde.”
Dikkat edilirse Çetin Altan bunu dedesinden duymamış. "çok ama çok sonradan öğrendim bunları" şeklinde belirttiği gibi sonradan öğrenmiş. “Ben bir hatun kişiyim, şapkayla ne derdim ola ki” demiş galiba" cümlesindeki "galiba" ifadesi de şüpheli bir durum oluşturmaktadır.
Başka bir anı aktarımı daha vardır.  Prof. Dr. Zeki Başar’ın, Şapka Hadisesi’ne şahitlik etmiş biri olan Hacı Fevzi Yazıcıoğlu’nun bir notundan aldığı bilgilere göre, Şapka Hadisesi sonrasında asılanlardan isimleri tespit edilenlerin sayısı 13 kişidir ve bunların arasında Şalcı Şöhret Kadın’ın ismi de zikredilmektedir:
Pırtın Köyü Imamı Abdulmecid, Kullebioğlu Akif, Kacıroğlu Hacı Osman, Demirci Ethem Usta, Manav Hacı Ali, Hacı Galip, Fırıncı Halil, Gez Mahalleli Müezzin Hafız, Hızarcı Ismail, Karga Mehmet, Bakkal Ziya Oğlu Kazım, Mahmut Efendi, Şöhret Kadın
Bu hatırada da şapka giymediği için değil şapka hadiseleri (şapka kanununa muhalefet sonucu çıkan ayaklanma) yüzünden asıldığını belirtmektedir.  "Kadın şapka giye ki asıla" gibi komik bir durumdan da bahsedilmez.
İlk başta söylediğim gibi eğer gerçekten bir kadın asılmışsa gerçek bir kanıtın olması gerekiyor. Ancak şu ana kadar bahsettiğim bir kanıt ve belge ele geçirilememiştir. Kanıt diye öne sürülenler 2. elden duyulan anı, hatıralar dışında bir şey değildir. En azından bir mahkeme kararı bulunana kadar da efsane olarak kalmaya devam edecektir.
Son olarak da internette Şalcı Bacının asılmış görüntüsü olarak sunulan resmin Şalcı Bacı hikayesi ile ilgisi yoktur.  Bu resim Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü Köyü’nden Hasan kızı Fatma’nın resmidir. Suçu “20’lik altın ve tarla karşılığı aynı köyden Eşref’in Hanife’yle evlenmesini temin etmek amacıyla Eşref’in karısı Ümmüşani’yi öldürmek" olarak belirtilmiştir.
Şalcı Bacı olarak gösterilen ancak cinayet suçundan asılan Fatma:

Rize Bombalandı Mı ?

Şapka muhalefeti nedeniyle oluşan olaylardan en ilginç olanlardan biri de Rize'nin bombalandığı iddiasıdır. Gerçekten Türk ordusunun bir Türk şehirini bobmalamış mıdır ?
Yine kesin bir kanıt ve belgeye dayanmayan iddialardan biri de budur. Bir devlet raporu, mahkeme kaydı, emir , gazete haberi vb.. hiç bir şey yok. Sadece bildiğimiz Rize'de isyan çıktığı ve Hamidiye kruvazörünün Rize açıklarına (kimilerine göre Of bobmalanmıştır) demirlemesidir.
Necip Fazıl Kısakürek, bu olayı anlatırken Hamidiye kruvazörünün havaya ateş ettiğini yazar. O dahi Rize bombalandığını söylemez.
İddialardan görüldüğü kadarıyla tek kanıt bir türkü. Türkü aşağıdaki gibi sözleri var :
Atma Hamidiye atma atma
Din kardeşiyiz bizi yakma
Atma Hamidiye atma atma
Taktılar serpuşi kafamıza
Atma Hamidiye atma atma
Vergimi vereceğum bizi yakma
Atma Hamidiye atma atma
Sürgün etma bizi yakma
bazı kaynaklarda da söz içinde "Lahana tarlalarını bompoh edeysun" gibi bir cümle bulunması da ilginçtir.
Sözlerde "vergimi vereceğum" gibi bir ifade de geçmektedir. Eğer bu sadece şapka kanunu ile ilgiliyse bu cümle neden geçmektedir? Bu ancak bir isyan ile ilgili olabilir. Bazı kaynaklar ateşin dağlara yapıldığı, Rize'de oturan insanları hedef alınmadığını iddia etmiştir. Türkü sözündeki "lahana tarlaları" ile ilgili ifade de bunu da doğrular gibidir. Yani ateş dağlara, tarlalara yapılmış olabilir.
Diğer konu ise bombalamadan ölen bir insan olmamasıdır. Rize bombalandı iddiasında bulunanlar bile bombalamadan dolayı insanların öldüğünü iddia edemiyorlar gibi gözükmektedir.
Bir ilginç bilgi de bir bazı kaynakların Rize'nin değil Of'un bombalandığını iddia etmesidir. Daha bu konuda bile anlaşmazlık olması ilginçtir. Çünkü bir şey belgeli değilse yanlış yapılması kolay oluyor.
Şu ana kadar elde ettiğim bilgilere göre olay şu şekilde olma ihtimali var. Şapka kanunu nedeniyle bir isyan çıkar. Hamidiye, Rize kıyılarına gelir ve uyarı amacıyla dağlara - taşlara ateş açar veya havaya ateş açar. Rize'ye insanların oturduğu şehre ateş açması bana hiç mantıklı gelmemektedir. Zaten şehirde devlet görevlileri ve isyan etmemiş vatandaşlarda bulunmaktadır. Bu nedenle şehirin hedef alınması düşük bir ihtimaldir. Ateşten ve gemilerden, isyancılar korkar ve isyan bastırılır. Ele başlarında 8 kişide bu nedenle asılır.

Kaynaklar

www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc004/kanuntbmmc004/kanuntbmmc00400671.pdf
www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.677.pdf
Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, Cilt II, İleri Kitabevi, 1995, İzmir.
www.yenisafak.com/yazarlar/mustafaarmagan/iskilipli-atif-hocayi-neden-idam-ettiler-2035987
www.sozcu.com.tr/2016/egitim/iskilipli-atifi-anan-kykya-sinan-meydandan-tarih-dersi-1135948
belgelerlegercektarih.com/tag/sapka-yuzunden-idam-edilen-salci-baci
odatv.com/sinan-meydan-tek-tek-anlatti-1103161200.html
marksist.org/icerik/Tarihte-Bugun/5965/25-Kasim-1925-Atma-Hamidiye-atma,-sapka-da-giyeceguz,-vergi-de-vereceguz!



Bu Sayfayı Paylaş:

İletişim Bilgileri

Takip Et

Her Hakkı Saklıdır. Bu sitede yayınlanan tüm bilgi ve fikirlerin kullanımından fibiler.com sorumlu değildir. Bu sitede üretilmiş , derlenmiş içerikleri, fibiler.com'u kaynak göstermek koşuluyla kendi sitenizde kullanılabilirsiniz. Ancak telif hakkı olan içeriklerin hakları sahiplerine aittir