Bu Kategoriye İçerik Girin veya Soru Sorun

Kategori İçi Sözlük

Bu Sayfayı Paylaş:

Ankara Anlaşması Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı İstiklal Harbimiz İstiklal Mahkemeleri Kurtuluş Kurtuluş Savaşı Kurtuluş Savaşı Anti-Emperyalist Bir Savaştır Kurtuluş Savaşı Bağımsızlık Savaşı Değildir Kurtuluş Savaşı Bürokrasinin Savaşıdıır Kurtuluş Savaşı Halk Hareketidir Kurtuluş Savaşı Hiç Olmamıştır Kurtuluş Savaşında Halk Zorla Askere Alınmışt.. Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal ve Vahdettin.. Kurtuluş Savaşında Türk,Kürt,Laz,Çerkez Birli.. Kurtuluş Savaşı Sadece Yunan ve Ermenilere İl.. Kurtuluş Savaşı Tüm Dünyaya Örnek Olmuştur Kurtuluş Savaşı ve Kazım Karabekirin Rolü Kurtuluş Savaşı ve Osmanlı Derin Devleti Kurtuluş Savaşı ve Vahdettin Mondros Ateşkes Antlaşması Mustafa Kemal Atatürk Mustafa Kemalin Kurutuluş Savaşındaki Rolü Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşına Girişi Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı Nutuk Serv Sadece Projedir Sevr Antlaşması Vahdettin Vahdettin Vatan Haini Midir ? Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı

Kurtuluş Savaşı

Tanım: 1. Dünya savaşı sonrası yapılan Sevr anlaşmasına ve işgallere karşı birden çok cephede yapılan siyasi ve askeri mücadele. Bu mücadele 1919 ile 1922 arasında devam etmiş ve sonucunda Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

İstiklal Mahkemeleri

Tanım: Kurutuluş Savaşı sırasında meclise karşı suç işleyenleri yargılayan mahkemeler

Mondros Ateşkes Antlaşması

Tanım: 1.Dünya savaşının bitişinde 30 Ekim 1918 tarihinde İtilaf devletleri ile Osmanlı devleti arasında imzalanan ve savaşı bitiren antlaşmadır.

Sevr Antlaşması

Tanım: 1.Dünya savaşının sonunda 10 Ağustos 1920 tarihinde İtilaf devletleri ile Osmanlı devleti arasında imzalanan antlaşmadır.

Ankara Anlaşması

Tanım: 20 Ekim 1921 tarihinde, TBMM hükümeti (Türkiye) ile Fransa arasında imzalanan anlaşma. Türk Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ile Senato Başkanı Henri Franklin-Bouillon arasında imzalanmıştır. Anlaşmadan çok ön anlaşma olarak kabul edilmektedir

Vahdettin

36. ve son Osmanlı padişahıdır.

Mustafa Kemal Atatürk

Kurtuluş Savaşının lideri ve Türkiye cumhuriyetinin kurucusu.

İstiklal Harbimiz

Sahipleri : Kazım Karabekir

Kurutuluş Savaşında görev alan Kazım Karabekir'in Kurutuluş Savaşı ile ilgili anılarını anlattığı kitap

Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal ve Vahdettin İddialar-Yanıtlar

Sahipleri : Engin Berber

Kurtuluş savaşı öncesi,sırası ve sonrasında Mustafa Kemal ve Vahdeddin arasındaki ilişkiyi inceler

Nutuk

Sahipleri : Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk'ün 15-20 Ekim 1927'de CHP kurultayında okuduğu ve daha sonradan kitaplaştırılan konuşması. "Söylev" adı da verilmektedir. Atatürk konuşmasının sonunda (20 Ekim'de) Gençliğe Hitabe'sini okumuştur

Kurtuluş

Sahipleri : Yönetmen Ziya Öztan; Senaryo Turgut Özakman; Oyuncular Rutkay Aziz, Savas Dinçel, Mahmut Cevher, Ayda Aksel

İnönü Savaşlarından İzmir'in Kurtuluşuna kadar dönemi anlatan 1994 yapımı bir Türk dizisi. Dizi TRT'de yayınlanmıştır.

Kurtuluş Savaşı Anti-Emperyalist Bir Savaştır

Kurtuluş Savaşı emperyalist ve sömürgeci güçlere karşı yapılmış bir savaştır.

Kurtuluş Savaşı Hiç Olmamıştır

Kurtuluş Savaşı diye bir savaş hiç olmamıştır.

Kurtuluş Savaşı Sadece Yunan ve Ermenilere İle Yapılmıştır

Kurtuluş Savaşı sadece Yunanlılara ve Ermenilere karşı yapılan bir savaştır.

Kurtuluş Savaşı ve Vahdettin

Kurtuluş Savaşını Vahdettin başlatmış ve Mustafa Kemali bu görev ile Samsun'a göndermiştir.

Kurtuluş Savaşı ve Osmanlı Derin Devleti

Kurtuluş savaşının başlatılması ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulması Osmanlı derin devletinin yaptığı,gerçekleştirdiği bir projedir. (Derin Devlet: Ülkenin ve devletin geleceğine karar veren devletin önemli gurplarından teşkil etmiş kurum anlamındadır)

Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı

Vahdettin düşmanla işbirliği yapmış ve Kurtuluş savaşına engellemeye çalışmıştır.

Kurtuluş Savaşı Halk Hareketidir

Kurutuluş Savaşı halk tarafından gerçekleştirilmiş bir savaştır.

Kurtuluş Savaşı Bürokrasinin Savaşıdıır

Kurtuluş Savaşı Osmanlı bürokrasisinin gerçekleştirdiği bir savaştır.

Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı

Çanakkale savaşı Kurutuluş Savaşının bir parçası olan savaştır.

Kurtuluş Savaşı ve Kazım Karabekirin Rolü

Kurtuluş Savaşını Kazım Karabekir başlatmıştır.

Kurtuluş Savaşında Türk,Kürt,Laz,Çerkez Birlikte Savaşmışlardır

Kurtuluş Savaşı Türk,Kürt,Laz,Çerkez vs.. tüm halk tarafından gerçekleştirilmiş bir savaştır.

Kurtuluş Savaşında Halk Zorla Askere Alınmıştır

Kurutuluş savaşında halk TBMM tarafından zorla askere alınmış ve zorla savaşmışlardır.

Kurtuluş Savaşı Tüm Dünyaya Örnek Olmuştur

Türk Kurtuluş Savaşı daha sonra sömürgeci güçlere karşı gerçekleşecek tüm bağımsızlık savaşları için örnek olmuştur.

Kurtuluş Savaşı Bağımsızlık Savaşı Değildir

Kurtuluş Savaşı bağımsızlık savaşı değildir çünkü Osmanlı Devleti hiç bağımsızlığını kaybetmemiştir.

Serv Sadece Projedir

Serv anltaşması sadece bir projedir ve hiç uygulanmamıştır.

Mustafa Kemalin Kurutuluş Savaşındaki Rolü

Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşındaki rolü abartılmaktadır.

Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşına Girişi

Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşına sonradan katılmıştır.

Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı

Mustafa Kemal olmasaydı Kurtuluş Savaşı başarısız olurdu.

Vahdettin Vatan Haini Midir ?

Türkiye devleti, Vahdettin'i ve çevresindekileri vatan haini ilan etmiştir. Bu konuya itirazlar da vardır. İtirazlar sadece "İslamcı-Muhafazakar" gruptan değil İlber Ortaylı, Murat Bardakçı, Bülent Ecevit, Murat Belge, Mete Tuncay, Nihal Atsız gibi farklı kesimlerden de gelmektedir.
Türkiye devleti, Vahdettin'i ve çevresindekileri vatan haini ilan etmiştir. Bu konuya itirazlar da vardır. İtirazlar sadece "İslamcı-Muhafazakar" gruptan değil İlber Ortaylı, Murat Bardakçı, Bülent Ecevit, Murat Belge, Mete Tuncay, Nihal Atsız gibi farklı kesimlerden de gelmektedir. Atatürk Nutuk'ta Vahdettin'i hain ilan etmiştir. Genellikle Sinan Meydan, Attila İlhan gibi Kemalist kesimler de hain olduğunu savunmaktadırlar.
Vatan hainin olduğunu düşünen insanlar, Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı süresince sürekli Kuvay-ı Milliye ve TBMM karşıtlığı yaptığını, Damat Ferit ve bunun gibi hainlerle Kurtuluş Savaşına karşı ayaklanmaları kışkırttığı ve hatta Kuvayi İnzibatiye adında farklı bir ordu kurduğunu belirtirler. Karşı çıkanlarda o dönemde işgal altında olan Osmanlının ikili oynaması gerektiği, İngiltere ile iyi geçinerek bir yandan Kurtuluş Savaşının güçlenmesini sağlandığını iddia etmektedirler. Diğer bir görüşte Vahdeddin'in gücü olmadığını ve elinden bir şey gelmediğini bu nedenle hain olarak görülemeyeceğini belirtir.

Fevzi Paşanın Fitnat Hanıma Anlattıkları

Vehbi Vakkasoğlu, Son Bozgun adlı kitabında, Fevzi Paşa'nın eşi Fitnat hanıma aşağıdaki gibi bir şey anlattığını belirtmiştir:
Fitnat. Öyle birşey biliyorum ki ortaya çıkıp söylememe bugüne kadarki tutumumuz ve davranışlarımız müsait degil. Mecburum, bu sırrı kendimle beraber mezara götürmeğe..
Mütareke senesinde, bir Cuma selamlığından sonra Sultan Vahdettin beni huzuruna kabul etti.
"Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler anca Anadolu'da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu'da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek Paşaların bir listesini yapıp getirin"
Ertesi Cuma, yine selamlıktan sonra huzuruna girip hazırladğım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle agır agır, tane tane konusmaya başladı:
"Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır"
"Haşa Padişahım"
"Bir namuzsuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır ?"
"Haşa Padişahım"
"Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?"
"Hayır efendim. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir"
"O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?.."
Hiç düşünmeden cevap verdim:
"Padisahım, Mustafa Kemal Pasa yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır"
Padişah elindeki kağıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı...Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilaf devletleri (İngiliz, Fransız, Italyan, Yunan) gemilerini göstererek:
"Paşa, Paşa... Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun...Kendine selamla birlikte tebliğ ediniz, haftaya Cuma günü Mustafa Kemal Paşa'yı göreceğim...
Bu anlatılan hikayenin kaynağını bulamadım. Vehbi Vakkasoğlu bunu nereden duyup anlattığı bilinmiyor. Bu nedenle geçerli bir kanıt sayamayız.

Atatürk ile Vahdettin'in Görüşmesi

19 Mayıs, Samsun'a hareket etmeden önce 15 Mayıs 1919'da Yıldız sarayında Mustafa Kemal ile  Vahdettin görüşmüştür. O görüşmeyi Atatürk, 1926 yılında Falih Rıfkı Atay'a aşağıdaki gibi anlatmıştır :
Yıldız Sarayı'nın ufak bir salonunda Vahdettin'le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağına dirseğini dayamış olduğu bir masa, üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi'ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordolarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı'na doğrulmuş! Manzarayı görmek için başımız sağa sola çevirmek yeterliydi. Vahdettin, unutamayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:
'Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. (Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti.) tarihe geçmiştir.'
(O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükunla dinliyordum).
'Bunları unutun' dedi.
'Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir; Paşa Paşa, devleti kurtarabilirsin!
Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimî mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükûmetlerin yüzüncü derece âletleriyle temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girişmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim:
'Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.'
Söylerken, kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, eğilimlerini, sahtekarlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak lâzımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim:
Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz İstanbul'a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri uslandırırsam, Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım.
'Merak buyurmayın efendimiz,' dedim,
'nokta-i nazar-ı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.'
'Muvaffak ol!'  hitab-ı şahanesine mazhar olduktan sonra, huzurundan çıktım
Atatürk'e göre, Vahdettin'in kendisini Kurtuluş Savaşını başlatmak için değil, tam tersine Türklerin yarattığı olayları kontrol altına alıp, işgalci güçleri memnun etmek için göndermiştir.  Bu anıdan Vahdettin'in hain olmadığını iddia edenler ise tam ters bir anlam çıkarmakta, Vahdettin'in Atatürk'ü devleti kurtarmak için gönderdiğini iler sürmüşlerdir. Bu görüşü ileri sürenler genellikle yukarıdaki anının ilk bölümünü verip Atatürk'ün yorumunu vermemektedirler.
Atatürk'ün anısı her iki tarafa da çekilebilir. Vahdettin'in hain olup olmadığını, Kurtuluş Savaşını başlatıp başlatmadığını kesinleştiren bir kanıt değildir. Atatürk'ün de sorduğu gibi Vahdettin gerçekten samimi olup olmadığı  veya devleti kurtarmakla neyi kastettiği de belli değildir. İngiltere'yi ve büyük ülkeleri kızdırılmamasını kastediyor da olabilir.

Vahdettin'e Atatürk'ün Çektiği Telgraf

Mustafa Armağan, bir yazısında Atatürk 14 Haziran 1919'da Vahdettin'e aşağıdaki gibi bir telgraf çektiğini belirtmişir :
Huzurdayken İzmir'in işgali karşısında "pek mahzun olan" kalbinizin "bu nokta-i necâta ait ilhamatı"nı, yani ülkenin sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları şu an gibi hatırlıyorum. Sizin benim fikrimi çelmenizden aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum.İstanbul'da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız [uyanmış] olduğunu tahayyül edemezdim. Uyanmış olan millet, milletin ve devletin bağımsızlığı ile saltanat ve hilafetin yüce haklarını desteklemek için sağlam bir kararlılık ve imanla donanmış durumda.
Aslında bu telgrafta Atatürk'ün bir önce anlattığı anının bir teyidi. Vahdettin, Atatürk'ten "Paşa Paşa, devleti kurtarabilirsin!" şeklindeki ünlü konuşmasına telgrafta atıf yapılmaktadır. Bu telgraf çekildiği sırada Atatürk hala padişahın verdiği resmi görevi yapıyor görünmektedir.  Zaten 19 Mayıs 1919 üzerinden 1 ay bile geçmemiştir. Atatürk'ün yorumuna göre Vahdettin'in kastettiği görev İngilizleri memnun etmek ve onların desteğini almak ve asayişin sağlanmasıdır.

Atatürk'ün 24 Nisan 1920 Tarihli Meclis Konuşması

Atatürk, 24 Nisan 1920'de TBMM'de aşağıdaki konuşmayı yapmıştır.
İstanbul'dan en son müfarakat edeceğim (ayrılacağım) gün şeref müsüle nail olmuştum (onurlandırılmıştım). Bu esnada Zatı Hazreti Padişahi Boğaziçi'nde bulunan İngiliz zırhlılarının, sara­ya müteveccih olan (yönelmiş) toplarını göstererek,
Görü­yorsun? dedi.
Ben artık memleket ve milleti nasıl kurtarmak lâzım geleceğini tasavvurda tered­düde duçar oluyorum (tasarlamakta çaresizliğe düştüm)
ve ellerini kaldırarak
İnşallah millet mütenebbih (uyarılmış) ve müteyakkız (uyanmış) olur, bu vaziyeti elîmeden (acı durumdan) gerek beni ve gerekse ken­disini tahlis eder (kurtarır)
buyurmuşlardı, binaenaleyh; maruzatımda arz etmek istediğim bu ifadei hü­mayunlarıdır..
Atatürk'ün anlattığı anıyla ilgili bir konuşma daha . Yine Kurtuluş Savaşı yapılmasını mı istiyor veya istemiyor mu anlamak kesin değildir. Memleketin ve milletin kurtuluşunu İngiltere'yi kızdırmamak mı olduğunu düşünüyor yoksa tam tersine onlar ile savaşmayı mı?
Vahdettin sürekli İngiltere iyi geçinmeye çalışan bir politika güttüğü de biliniyor en azından öyle olduğu iddia ediliyor. Örneğin Mondros Ateşkes Antlaşması ile ilgili
"Bu koşulları, ağır olmalarına karşın kabul edelim. Öyle tahmin ederim ki, İngiltere'nin Doğu'da asırlarca sürmekte olan dostluğu ve lütufkar siyaseti değişmeyecektir. Biz onların hoşgörüsünü daha sonra elde ederiz..."
ifadesini kullanmıştır. Ayrıca Mondros Ateşkesinden sonra İngilizci bilinen Tevfik Paşa Hükümetini kurdurmuştur.
1920 şartlarında Atatürk'ün mecliste olan ve saltana bağlı kimseleri yanına çekmek için de bu konuşmayı hatırlatmış olabilir. Bu nedenle Vahdettin'i, saltanatı, halifeliği öven sözleri politika gereği olduğunu da düşünebiliriz.

Görüşme ile İlgili Değerlendirme

Atatürk'ün Vahdettin ile görüşmesi ve sonradan çektiği telgraf iki farklı şekilde yorumlanmaktadır. Birincisi Atatürk'ün yorumudur. Yani Vahdettin, İngilizleri memnun etmek ve onların desteğini almak istiyordu. Bu nedenle asayişi sağlamak istiyor ve bazı kazançlar elde edeceğini umuyordu. Bu nedenle de  ifadelerinde İngilizlerle savaşın, Yunan işgalini son verecek bir güç kurun gibi ifadelerin yoktur. İkinci yorum ise Vahdettin, Atatürk'ü Kurtuluş Savaşını başlatmak için gönderdiğidir. "Paşa Paşa, devleti kurtarabilirsin!" gibi ifadeler delil gösterilmektedir.
Bu görüşme ve sonraki telgraf , kesin bir bilgi vermemektedir. İki tarafa da çekilebilmektedir. Ancak Vahdettin'in vatan haini olduğunu iddia edenlerin savunduğu , Vahdettin'in kendisini ve hanedanını vatandan daha çok önem verdiği ve Kurtuluş Savaşını bastırmak için yaptıklarıydı.

İngiltere ve Fransa'yı Memnun Etme Politikası

Vahdettin'in hain olduğu öne süren kişilerin savunduğu bir görüşte, Vahdettin'in tahtını korumak için sürekli İngiltere ve Fransa'yı memnun edecek kararlar almış olmasıdır. Örneğin Mondros Ateşkesinden sonra İngilizci bilinen Tevfik Paşa Hükümetinin kurdurmuştur ve sonra da yine daha da fazla İngiliz yanlısı Damat Ferit'i sadrazam yapmıştır.
General Milne'nin 16 Aralık 1918 tarihindeki raporunda
Padişahın Sami Bey'i Ordu Genel Karargahı'na gönderdiğini, Türkiye'nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için Britanya Hükümeti'nden istirhamda bulunduğunu, beklenilmesi halinde geç kalınmiş olacağını söylediğini, Britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket içine gönderilmesini ve bu takdirde Britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarım rica ettiğini
Vahdettin'in İngiltere'yi ülke yönetimine katmak istediği anlaşılmaktadır.
İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Richard Webb'in gönderdiği bir mektupta aşağıdaki gibi anlatmıştır :
Görünürde ülkeyi işgal etmediğimiz halde, şimdi valilerim atıyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işlemiş oldukları suçlara aldırmadan serbest bırakıyoruz... Demiryollarını sıkıca denetimimizde tutuyor ve istediğimiz her şeye el koyuyoruz... Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor... Halife elimizin altında bulundukça İslam dünyası üzerinde ek bir denetim aracına sahibiz... Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmeyi diliyor.
Vahdettin'in Damat Ferit aracılığıyla ,  30 Mart 1919 yılında, İngiltere’ye sunduğu teklif aşağıdaki gibiydi
İngiltere, Avrupa ve Asya’da, gerek doğrudan doğruya Sultanın hâkimiyeti altında bulunan, Türkçe konuflan ve gerekse özerklikten faydalanan vilayetlerde, Türkiye’nin ecnebilere karşı bağımsızlığını ve memleket içinde sessizliği temin etmek için gerekli gördüğü yerleri 15 yıl süreyle işgal edecektir... İngiltere, dostluk hisleriyle duygulanarak Osmanlı bakanlıklarında gerekli gördüğü yerlere İngiliz müsteşarlarının Sultan tarafından tayinlerine izin verecektir. Bundan başka İngiltere Hükümeti, her vilayete birer İngiliz Başkonsolosu tayin edecek ve bu konsoloslar 15 yıl süreyle vali yanında müşavirlik görevi yapacaklar. Vilayet, Belediye Meclisleri seçimleri ve parlamento üyelerinin seçimi İngiliz konsoloslarının kontrolü altında yapılacaktır. İngiltere hem başkent İstanbul’da, hem vilayetlerde maliyeyi çok sıkı kontrol etme hakkına sahip olacaktır. Anayasa, Doğu halkının siyasi anlayışına ve yeteneklerine uygun olarak sadeleştirilecektir.
Bu teklif 19 Mayıstan 50 gün öncesidir. Bir çeşit teslim teklifidir.

Meclis-i Mebusan'ı Kapatması

Vahdettin İngilizler ve Fransızlar rahatsız oluyorlar diye Meclis-i Mebusan'ı kapatmıştır. Meclis-i Mebusan'da bazı milletvekilleri işgallere karşı çıkmışlar ve direnmişlerdir . Büyük güçler istedi diye meclisin kapatılması hainlik olarak görülmektedir.

Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı Sırasındaki Tavrı

Vahdettin,  Kurtuluş Savaşı sırasında Damat Ferit hukumetleri eliyle, Mustafa Kemal ve arkadaşları aleyhine bildirilerin dağıtılması, Mustafa Kemal'in askerlikten atılıp, tutuklanmasının istenmesi, hilafet ordusunun kurulup Türk ordusuna saldırtması gibi faaliyetler nedeniyle vatan haini olarak görülmektedir.
21 Ağustos 1920'de Robec'ten Curzon'a gönderilen gizli bir  yazıda Vahdettin'in fikirleri aşağıdaki gibi açıklanmıştır:
İngiltere’nin gelecekteki yardımı konusunda biraz direniş gösterdi ve ülkesini yıkmış olan macereraperestleri sertçe kınadı... Onların Türk olmadıklarını öne sürerek, kurmuş oldukları gruplara saldırdı... Onların İngiltere ile Türkiye arasındaki geleneksel dostluğu ayaklar altına aldıklarını; ülkede çoğunluğu oluşturan gerçek Türklerin bu geleneğe sadık olduklarını ve bu dostluğu canlandırmak ve ona uymak için uğraştıklarını söyledi
7 Ağustos 1922’de (Büyük taauruzdan 19 gün önce) İngiltere Yüksek Komiseri Rumbold'a Vahdettin aşağıdakileri söylemiştir :
Millici liderler bir hükümet değildir, bir isyancılar ve bir ihtilalciler topluluğudur. Onlar İttihat Terakki’nin canlandırıcılarıdır. Çeşitli adlar altındaki bunların sonuncusu milliyetçilerdir kişisel çıkarları için ülkede egemenliklerini kurmaya çalıştılar. Masum halkın vatanseverliğini ve iyi niyetini sömürdüler. İnançları ve politikaları bakımından onlar Bolşevik’ten başka bir şey değildirler. Ben ve hükümetim barış yapmaya ve bu yolda özverilerde bulunmaya hazırdır... Millicilerin gücü abartılıyor. Onların gücü, Yunanın Türk arazisini işgal altında tutmasından ve merkezi hükümetin sözünü geçirme olanaklarından yoksun bırakılmasından ileri gelmektedir.
Yunanın geri çekilmesi ve boşalan arazinin kısım kısım meşru hükümete teslim edilmesi Millicileri güçsüz bırakacaktır
Vahdettin'in , 7 Mart 1922 tarihinde, Ankara hükumetinin gönderdiği Yusuf Kemal'in belgelerinin gizli olarak resimlerini çektirdiği ve İngiltere'ye gönderdiği iddia edilmiştir. Bir İngiltere Dışişleri Bakanlığı yetkilisi aşağıdaki gibi bir not düşmüştür :
Padişah, Yusuf Kemal'in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle (İstanbul'la Ankara arasındaki ilişkilerin durumunu) en iyi biçimde gösteriyor..
Bu İngiltere'ye yapılan bir ajanlık faailiyetidir.

Atatürk'ün Görevden Alınması

Damat Ferit Hükümeti , Atatürk'ü görevden almış hatta tutuklanması kararını almıştır. Bunun üzerine de Atatürk 7, 8 Temmuz 1919 gecesi ordu müfettişliğinden ve askerlik görevinden istifa etmiştir.
İçişleri Bakanı Ali Kemal, 26 Haziran 1919'da yayınladığı bir genelgeyle, valilerin, komutanların Kuvay-i Milliye'nin verdikleri emirlere uymamasını, uyanların şiddetle cezalandırılacağını bildirmiştir

Kurtuluş Savaşı Aleyhinde Bildiriler

20 Eylül 1919 tarihinde Vahdettin bir beyannameyle yayınlamıştır. Bu beyannamede
Milletin her ferdinden bu günkü durumun nezaketini takdir ederek sessizlik ve soğukkanlılığını korumasını, kanunların hükümlerine ve hükümetin emirlerine uymasını, düzen ve asayişi bozacak hareketlerden sakınmasını
şeklinde milleti sukunete davet etmektedir. Yani Kuvay-ı Milliye hareketlerinden rahatsızdır.
Büyük devletlerin adalet ve insaf duyguları ile gerçekleri gittikçe anlayan Avrupa ve Amerika kamuoyunun yumuşaması da bu umudumu belgelendirmektedir.
şeklinde de büyük devletlerin insafına kalmıştır.
İstanbul Müftüsü Dürrizade, 11 Nisan 1920'de yayınladığı bir fetvada Kurtuluş Savaşını yürüten paşaların öldürülmelerinin dinen "caiz" olduğunu ve Kuvayı Milliye'ye karşı mücadele ederken ölenlerin şehit, kalanların gazi olacağını bildirmiştir.

Hilafet Ordusun Kurulması

Damat Ferit Hükumeti sürekli ayaklanmaları kışkırtmıştır. Atatürk, Vahdettin'e aşağıdaki gibi bir telgraf bile çekmiştir :
Tarihte şimdiye kadar işlenmiş olan ihanetlerin hiçbirisiyle kıyaslanmayacak bir ihanetle halkı birbirinin aleyhinde kışkırtan ve milleti yabancıların ihtiraslarına feda eden bu kabinenin, milletin istememesine rağmen hala yerinde kalması büyük felaketleri davet etmektedir... Onun için hemen Ferit Paşa kabinesi yerine halkın güvenine layık bir hükümetin kurulmasını bütün millet adına padişahımızdan niyaz ve istirham ederiz
Ancak Damat Ferit hükumetine Vahdettin dokunmamış ve desteklemeye devam etmiştir.
Kurtuluş Savaşına karşı  18 Nisan 1920de kurulan en büyük ordu Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) ordusudur. Bu ordu Vahdettin tarafından Atatürk ve arkadaşlarını engellemek amacıyla kurulmuş resmi bir ordudur. Lozan'dan sonra Kuvayı İnzibatiye üyeleri 150likler listesine alınacaklar ve yurt dışına çıkarılacaklardır.

Sonuç

Vahdettin, tahta geçtikten sonra tek bir politikası olmuştur. O da saltanatı ve tahtını korumak. Tahtını korumak için de ülkenin kaderini İngiltere'nin eline vermekten ve onların sözlerini dinlemekten yana olmuştur. İngiltere'ye yaptığı teklifler ve yaptığı gizli anlaşmalardan bu görülmektedir. Bu politikayı vatan hainliği olarak değerlendirmeyebilirsiniz. Ülke yenilmiş, yıkılmış, büyük bir güçle anlaşmanın yolunu araması normal da olabilir. Bu nedenle bu düşünce bir vatan hainliği  değildir denilebilir. En azından bu konu tartışılabilir.
Ancak, Kurtuluş Savaşı sürecinde, sürekli İngiltere'yi tutup Kurtuluş Savaşının aleyhine çalışması bence bir vatan hainliğidir. Büyük Taaruzdan 19 gün evvel bile "Millici liderler bir hükümet değildir, bir isyancılar ve bir ihtilalciler topluluğudur" şeklinde İngiltere'ye şikayet edip, "Ben ve hükümetim barış yapmaya ve bu yolda özverilerde bulunmaya hazırdır" şeklinde İngiltere'ye yanaşmaya çalışmaya ne ad verebiliriz ? Hani bu kişi Kurtuluş Savaşını başlatmıştı?
Vahdettin, TBMMnin başarılı olacağı zaman kendisini tahtan indireceğini biliyordu. Son aşamalarda bile maalesef kendisini düşünmüştür.

Kaynaklar

ifsa.blogcu.com/tarihcilerin-dilinden-sultan-vahdettin/2610423
Vehbi Vakkasoğlu, Son Bozgun, Cilt 1 (Kitap)/:
belgelerlegercektarih.com/2012/11/24/ataturku-samsuna-vahdettin-gonderdi-belgelerle
carpitilantarih.blogspot.com.tr/2012/09/ataturku-vahdettin-yollams-yalan-ve.html
sinanmeydan.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=433
sinanmeydan.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=431
Falih Rıfkı Atay , Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin (Kitap)
www.eglencelitarih.com/?Syf=26&Syz=353480&/Vahdettin-Hain-mi
www.mustafaarmagan.com.tr/genel/vahdettinin-mustafa-kemale-verdigi-sir-neydi
www.haber7.com/guncel/haber/364769-m-kemalin-vahdettine-cektigi-telgraf
Ankara Anlaşması Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı İstiklal Harbimiz İstiklal Mahkemeleri Kurtuluş Kurtuluş Savaşı Kurtuluş Savaşı Anti-Emperyalist Bir Savaştır Kurtuluş Savaşı Bağımsızlık Savaşı Değildir Kurtuluş Savaşı Bürokrasinin Savaşıdıır Kurtuluş Savaşı Halk Hareketidir Kurtuluş Savaşı Hiç Olmamıştır Kurtuluş Savaşında Halk Zorla Askere Alınmışt.. Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal ve Vahdettin.. Kurtuluş Savaşında Türk,Kürt,Laz,Çerkez Birli.. Kurtuluş Savaşı Sadece Yunan ve Ermenilere İl.. Kurtuluş Savaşı Tüm Dünyaya Örnek Olmuştur Kurtuluş Savaşı ve Kazım Karabekirin Rolü Kurtuluş Savaşı ve Osmanlı Derin Devleti Kurtuluş Savaşı ve Vahdettin Mondros Ateşkes Antlaşması Mustafa Kemal Atatürk Mustafa Kemalin Kurutuluş Savaşındaki Rolü Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşına Girişi Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı Nutuk Serv Sadece Projedir Sevr Antlaşması Vahdettin Vahdettin Vatan Haini Midir ? Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı



Bu Sayfayı Paylaş:

İletişim Bilgileri

Takip Et

Her Hakkı Saklıdır. Bu sitede yayınlanan tüm bilgi ve fikirlerin kullanımından fibiler.com sorumlu değildir. Bu sitede üretilmiş , derlenmiş içerikleri, fibiler.com'u kaynak göstermek koşuluyla kendi sitenizde kullanılabilirsiniz. Ancak telif hakkı olan içeriklerin hakları sahiplerine aittir