İbn-i Haldun'a göre tarih bir ilimdir. Geçmişteki olaylar sadece rivayetler şeklinde aktarılmamalı teorik ve kavramsal olarak çözümlenmelidir.
Tarihte olan olaylar için açıklayıcı sebeplerin tespit edilmesi tarihin görevidir. Tarih, düşünmek, hakikati araştırmak ve olayların sebeplerini bulup ortaya çıkarmak içindir.
İbn-i Haldun iki tür alemden bahseder. Birincisi doğalı, evreni anlamaya çalışan fizik, biyoloji gibi bilimlerin konusu olan Unsurlar Alemi, ikincisi ise tarihte ve bugün ortaya çıkan topluluklar, insanların ihtiyaçlarını giderme yolları, siyasal yönetimler, bunların yükseliş ve düşüşleri, şehirler, şehirlerde üretilen zanaat ve sanatlar gibi konuları inceleyen Olaylar Alemi
İbn-i Haldun'a göre İnsanlar doğası gereği dayanışmaya ve paylaşmaya açık olduğu için toplum oluştururlar. Ayrıca insanların hayvani bir yönünün bulunduğunu ve birbirlerine zarar verdiklerini, aralarında çatışma halinin bulunabildiğini, bundan dolayı da bir otoriteye ihtiyaç duyduklarını belirtmektedir. Bu nedenle toplum şeklideki yaşama zorunludur.
İbn-i Haldun insanların ihtiyaçlarını üçe ayırır:
- zarurî : Yaşamın sürdürülebilmesi için zorunlu yiyecek, giyecek, barınma ve korunma
- hâcî : Yaşamı için zorunlu olmayan fakat insanın varlığını kolaylaştıran ve insanın gelecek ihtiyaçları bakımından önemli olan ihtiyaçlar.
- kemalî : Gelecekteki ihtiyaçlarını karşılama konusunda belli bir noktaya gelmiş olan insanların estetik ve başka kaygılarla geliştirdiği hususlar
İbn-Haldun insanların temel yaşam biçimleriyle onların karakterleri arasındaki ilişkiyi gözlemleyip kavramsallaştır. Şartlar topluluklarının alışkanlıklarını belirler, alışkanlıklarda toplumdaki insanların karakterlerini belirler. Örneğin bedevilik/göçebelik zor şartlarda hayatı sürdürme mücadelesi verirler. Şehirlerde yaşayanlar ise (hadarî) bu zor şartlarda yaşamadıkları için karakterleri farklı olur.
Yaşam şartlarının göçebelerde/bedevilerde oluşturduğu temel özellikler şunlardır:
- Özgürlüğe düşkünlük
- Güçlü asabiyet (kendi kabilesine bağlılık)
- Doğal ve dayanıklı olmaları
- İşlerini kendileri görmeleri
- Cesaret
- İyiliğe daha meyyal olmaları
Şehirli yaşamın hadarîlerde oluşturduğu temel özellikler şunlardır:
Bağımlılık ve sınırlanmışlık
Zayıf asabiyet (kendi toplumuna bağlılık)
Rahat yaşama alışmışlık
Kırılganlık ve tembellik
İş bölümü ve uzmanlık
Korkaklık
İyiliklere duyarsızlık
İbn-i Haldun'a göre devlet , mülk gibi tarihsel-toplumsal varlıkların doğal bir ömrü vardır. Aşağıdaki aşamalardan geçerler :- Kuruluş ve zafer aşaması : Asabiyetin (Birbirine bağlanmış gruplar, insanlar) ortak çabası ile kuruluş gerçekleşir. Mülk ortaya çıkar.
- Gücün şahsileşmesi dönemi : İktidar tek bir kişi veya ailenin elinde toplanır. İktidar giderek kendi asabiyeti olanlardan uzaklaşır
- İmar dönemi : Siyasi iktidar kurulmuştur. Vergiler düzenli toplanır, askeriye gelişir ve ülke imar edilir. İktidara hizmet edenler zenginleşir ve prestij sahibi olurlar. İbn-i Haldun'a göre devletin en yüksek durumudur ancak düşüş de başlamıştır.
- Sulh ve istikrar dönemi : Atalardan alınan gelenek ve kurumlar muhafaza edilmeye çalışılır ancak bu yüzeyseldir. Gelenek ve kurumların ortaya çıkaran sebepler ve hedeflenen amaçlar unutulur. Sorunlar büyümektedir ve yöneticiler fark edemezler.
- Çözülme ve yok oluş devresi : İktidar keyfilik içine düşer. Yöneticiler hazineyi tüketirler. Siyasal ve sosyal yapı bozulur. Asabiyet ve ahlak zarar görür. Devlet çöküşe hazır duruma gelir
İbn-i Haldun'a göre bu döngü sürekli tekrar eder.
İbn-i Haldun Felsefi ilimleri dörde ayırmaktadır:- Mantık : Akıl yürütme ile bilinenlerden bilinmeyenleri çıkarma işleminde yanlışı ve doğruyu ayırmak için
- Fizik : Temel elementleri, madenler , bitki, hayvan, gök cisimleri, doğal hareketler ve kendiliğinden hareket eden hayat sahibi varlıkları inceler. Tıp fiziğin bir dalıdır.
- İlahiyat : Duyu ötesi manevî hususları inceler
- Matematik : Nicelikleri inceler. Geometri, Aritmetik, Müzik, Astronomi gibi dört alt bölümü vardır