İçindekilerGirişİndex
YukarıİlkÖncekiSonrakiSon
Geriİleri
Yazdır
Onder Teker
on_der_tek_er@yahoo.com

Yazılım Geliştirmede Takım Oyunu

Takım Oyunu Da Ne? Biz Futbolcu Muyuz?

Türkiye'nin son yıllarda futbolda ilerleme kaydetmesinin nedenini bilmiyorum. Ama futbol'dan zerre anlamasam da ilerlemenin ne olduğunu kesinlikle biliyorum. Türkler futbolun bir takım oyunu olduğunu öğrendiler. Bence tek ilerleme bu. Daha önce mahalle takımlarında herkesi çalımlayan parlak oyunculardan oluşan bir takımın, sıkıştığında çalım atmak yerine başkasına pas atmayı yeğleyen oyunculardan oluşan takımlarla rekabet etmesi imkansızdır. Siz de bilirsiniz, kötü takımlar parlak oyunculardan oluşur. İyi takımlar, bir iki tane parlak oyuncu barındırmalarına rağmen takım oyununu iyi kavramış, tribünlere oynamayan oyunculardan oluşur. Çok iyi oynadığı halde oyundan alınan, sonraki maçlarda yedek klubesinde kalan yıldız oyuncular için teknik direktörlere bilinçsiz taraftarlar kızabilir. Ama futboldan anlamasam da takım oyunu nedir bildiğine inanan biri olarak ben bunu çok iyi anlarım. Çünkü takım oyunu her alanda olduğu gibi yazılım geliştirmede de önemlidir. İş ilanlarında neden 'team-player' aradıklarını sanıyorsunuz? İşte bu makalede bu konuya değineceğim. Zira pek çok programcı ve programcı adayı, öncelikle bilgi edinmeye çalışmakta, bir takımın parçası olarak nasıl bir işlev göreceği konusunda hiç fikir yürütmemektedir.

İnsan, yaradılışı gereği hem kavgacı hem de uyumludur. Bazıları fazla kavgacı bazıları fazla uyumludur ama hem kavgacılık hem uyumluluk, hem redetteme hem kabul herkesin mizacında vardır. Burada kavgacı olmayıp çok uyumlu olmayı salık vermeyeceğim. Her şeye uyumluluk kötü bir özelliktir. Zira yanlış şeylere uyum gösterme, yanlışları doğru hale getirmek için çaba sarfetmemeyi de beraberinde getirir. Herkesin herşeye itiraz hakkı vardır. Özellikle kendisiyle ilgili konularda çıkarını veya fikrini savunmak herkesin hakkıdır. Uyumlu çalışma adına herşeye rıza gösterilemez. Ancak işyeri aynı zamanda bir insan topluluğudur. İnsanlarla uyumlu bir şekilde çalışmayan biri, ne kadar yetenekli (veya yalaka, torpilli, uyanık) olursa olsun bir iş yerinde barınamaz. Barınsa bile bu uyumsuzluk kendisi için bir sorun haline gelir. Başkalarının doğrularına uymamanız, başkaların da sizin doğrularınıuza uymama sonucunu getirir. Her işyerinde olan gerilim normalden yukarı çıktıkça herkes zarar görür. Unutmayın hiç bir savaşın galibi olmaz.

Çoğu insan uyumsuz insanların yetenekli, vasatın üstünde olduğunu düşünür. Uyumluluk da korkaklığın ve yeteneksizliğin sonucu olarak görülür. Oysa uyumsuz, ben merkezci insanların çoğu (aslında hepsi) ya aptal ya da orta zekalıdır. Uyumluluğun kendine sağlayacağı avantajları görmeyenlere orta zekalı, uyumsuzluğun kendisine ne kadar zarar verdiğini görmeyenlere de aptal diyebiliriz. 'Uslu' çocuk olma küçümsenir. Ama 'us' akıl demktir. Yani haşarı, aykırı, ben-merkezci olanlar akıllı olamazlar.

Uyumsuz insanlara o kadar laf ettikten sonra aşırı uyumlu insanlara da bir kaç olumsuz söz söylemem gerekir. Aşırı uyumlu insanlar en az uyumsuzlar kadar tehlikelidir. Söylenen her şeyi, yanlış dahi olsa hemen kabul ederler ve bu sayede yanlışı isteyen kadar sorumlu olurlar. Hatta bazen yapılan yanlışın, asıl yapandan daha fazla savunucusu olurlar. Özellikle üstlerinin sözlerine uyumlu olmak, korkaklığın ve yalakalığın da ötesinde bir şeydir. Çünkü üstlerin yanlış kararlarından her zaman astlar mağdur olur.

Bir de üstlerine uyumlu, astlarına ve kendisiyle benzer konumda olanlara uyumsuz davrananlar vardır. Bunlar sahibini yalayıp başkalarına havlayan köpeklere benzer. Bir çok kişi köpekleri sever, ama yazılım sektöründeki hiç bir yenilik köpekler tarafından bulunmamıştır. Köpekler yeniliklerin yaygınlaştırılmasında da pek fayda sağlamazlar. Var olanı korumaktan başka hiç bir görevleri yoktur ve genellikle korudukları haklı değil güçlüdür. En sonunda kazanacakları tek şey kemiktir.

Takım Oyunu'na Muhalif Tipler

Yukarıda anlattıklarım hemen her sektrü için geçerli, hemen herkesin az çok bildiği konulardır. Ben burada yazılımcıların uyumluluğundan ve takım oyunundan bahsedeceğim. Zira takım oyununa karşı olan, 'Ben yanlız çalışırım' diyen bir çok programcı vardır. Bunlar genellikle bilgi ve deneyimlerini kimseyle paylaşmak istemeyen, projelerin sonundaki başarının tek başına sahibi olmak isteyen tiplerdir. Başkalarına hiç bir konuda yardımcı olmazlar. Tabi yardımcı olmaları üstleri tarafından emredilmemişse. O zaman zorunlu olarak bazen de seve seve yardım ederler. Zira başkasına yardımcı olduğu üstleri tarafından bilindiği için, bunu bir çeşit yağcılık olarak yapmış olurlar. Yardımcı olmaya gönülsüz kişlerin başkalarından yardım isterken ne kadar yalakalaştığına da ayrıca şahit olmuşumdur. Bu tipler genellike çok başarı getirecek ama kolaylıkla yapabilecekleri işleri tercih ederler. Ciddi bir sorunla karşılatıklarında 'Ben yanlız çalışırım' demek yerine işten kaçmaya, başkasında devretmeye çalışırlar. Genellikle de meşgul oldukları, daha önemli işlerle ilgilendikleri gerekçesini kullanırlar. Ancak çözebilecekleri işler olduğunda meşgul olmaları önemli değildir, hemen ilgilenirler. Kendilerinden başkalarının ilgilenemsini de engellemeye çalışırlar. Bunlar aptal değildir ancak akıllı da değildir. Orta zekalıdırlar. Karaktersizdirler. Yalancıdırlar. Ancak hırslı ve çalışkandırlar. İşten kaçmazlar. Yeterki becerebilecekleri bir şey olsun. Bu tipler birlikte çalışmaya zorlanmalıdır. Kesinlikle yanlız başına çalışmamalıdırlar. Zira yanlız başına çalışanlar ya işlerini doğru dürüst beceremezler, ya da becerdikleri şey aslında önemli bir şey değildir.

'Ben yanlız çalışırım' tiplerinden başka yanlız başına hiç bir iş beceremeyen, hep birileriyle birlikte iş yapan, ama ortak yaptıkları işi kendi yapmış gibi gösterenler de vardır. En azından işin çoğunu/en önemli kısmını kendileri yapıyormuş gibi davranırlar. Hatta diğer kişinin emeğini küçümseyecek kadar da alçalabilirler. Bir önceki tip kadar takım oyununun aleyhine tiplerdir. Bunlar kesinlikle sınırları belli işler yapmalıdırlar. Takım oyununda onlara verilen görev net olmalıdır ve onların yaptıkları kısım ayrı olarak test edilebilmelidir.

Takım oyuna uymayan bu iki kötü tipten başka takım oyununa uymayan ama iyi niyetli tipler de vardır. Örneğin bazı insanlara kendi işlerini kendi yapmaya çalışırlar. Başkalarına yardımcı da olurlar başkalarına yardım da ederler. Ancak yardım aldıklarında başarıdan yardım edenin pay çıkarmaması için elinden gelşeni yaparlar. Birine yardım ederler ancak yaptıkları yardımın sonucunda yanlış bir şey olursa sorumlu olmak istemezler. Ayrıca, yardıma ihtiyacı olan birine o istemedikçe yardım etmezler. Kollektif sorumluk bilinci yoktur. Kendilerin kodunun çalışması onlar için yeterlidir. Eğer oluşan bir hatanın kendilerinde olmadığı belliyse hiç bir şekilde çözmeye çalışmazlar.

Bir başka tip de kendisine verilen işleri hemen kabul eden, iyi niyetle bütün işleri yapmaya çalışanlardır. Bunlar başkalarının üzerlerine yıktığı işleri şikayet etmeden üzerine alan 'saf' tiplerdir. Sorun çıkmasını istemeyen, kavgacı olmayan, eline-vur-ağzındaki-lokmayı-al tipleridir. Her zaman ezilirler. Çünkü başarı ve ya prim getirmeyen, ancak zahmetli ve rutin işler hep bunlara verilir. Takım oyunu bütün pis işlerin birine yıkıldığı bir oyun değildir.

Bunlardan başka herkese yardımcı olmaya çalışan, hatta üzerine vazife olmadığı halde başkalarının işlerine burnunu sokan tipler vardır. Ortada hiç bir sorun omlmadığı halde başkalarına zorla yardım etmeye çalışırlar. Bunlar aşırı takım oyun yanlılarıdır. Yanlış giden her işten sorumluluk duyarlar ve düzeltmeye çalışırlar. Ancak insanlar bildikleri (hatta biraz bildikleri veya bildiklerini sandıkları) bir konuda yardım almayı sevmezler. Bu insanlar,kendilerini yapılan bütün işlerden sorumlu olan idareci hatta patronmuş gibi görürler. Bu tipler bir takımın parçası olmak yerine kendi takımlarını(ekiplerini veya firmalarını) kurmaya eğilimlidirler. Futbolcu olmaktan çok teknik direktör olmaya heveslidirler. Belki teknik direktör olabilirler ama kesinlikle kötü oyuncudurlar.

Amacım "Dar alanda kısa paslaşmalar" filmindeki gibi hayatla futbol arasında benzerlikler kurmak değil. Ama futbol da hayatın bir parçası. Bilgisayar da hayatın bir parçası. Hiç bir programcı 'Ben teknik elemanım, insan ilişkileri beni ilgilendirmez' diyemez. Zira insanlarla iyi iletişim kuramayan, ya da en azından insanlarla ilişkisiniş veya ilişkisizliğini tutarlı ve geçerli bir düzeye getirmeyenler iyi yazılım da üretemezler. Takım arkadaşlarıyla geçinemeyen her futbolcu gibi tek bir son bekler onları : kalesinde bol miktarda gol görmek.

İçindekilerGirişİndex
YukarıİlkÖncekiSonrakiSon
Geriİleri
Yazdır