İçindekilerGirişİndex
YukarıİlkÖncekiSonrakiSon
Geriİleri
Yazdır
Onder Teker
on_der_tek_er@yahoo.com

Bilgi Deryasında Boğulmak

Yazılım dünyasına girmek isteyen veya hafiften girmiş olan arkadaşlar, bir konu hakkında bilgi bulmakta ne kadar zorluk çektiklerinden sık sık şikayet ediyorlar. Kendilerine eğitim veren kişilerin yeteneksizliklerinden veya ilgisizliklerinden, kitapların ve degilerin anlaşılmaz dilde yazılmasından, İnternette bilginin çok dağınık ve kopuk olduğundan şikayet ediyorlar. Burada bunun böyle olmadığını iddia edecek değilim. Ben de ilk zamanlarda bundan şikayetçiydim. Bizim de elimizden tutan olmadı. Ben de hocalarımdan, okulumdan, aldığım kitaplardan ve bilgi sağladığı iddia edilen sitelerden hiç memnun değildim. Ama burada genç (veya genç olmadığı halde yeni konular öğrenmek isteyen, ruhu genç) insanlara şikayet etmemelerini tavsiye edeceğim. Şikayet etmek yararsız olmasının ötesinde 'zararlı'.

Bir konuda herhangi bir şey öğrenecek kişinin yapması gerekenler bellidir. Şimdi eğitim sisteminin ezberci olduğundan, insanları öyle koşullandırdığından, öğrenmeyi öğretmediğinden şikayet edecek değilim.Çünkü bunu herkes biliyor. Eğitimciler bile! Yine de bir konuyu nasıl öğreneceğini bilen, birilerinden öğrenmiş veya kendi kendine bulmuş bir çok insan var. Onlarında stratejileri, yapılması veya yapılmaması gerekenler az çok belli. Kişiden kişiye değişsede çok fazla ortak nokta var.

Kesinlikle eğitim istemini, ülkemizin az gelişmişliğini, kitapların pahalılığını ve kötülüğünü, kütüphanelerin yetersizliğini, İnternetteki kaynakların karmaşıklığını, eğitimcilerin beceriksizliğini bahane etmeyin. Zira ülkemizde bir çok konuda çok bilgi sahibi olan çok insan var ve hepsi sizinle aynı koşullarda yaşıyorlar. Üniversiteyi kazanamayıp okulunu, hocalarını, dershanesini, sınav sistemini suçlamak bir insanın yapabileceği en büyük hata. Başarısızlık sonucu başkalarını suçlamak başarısızlığı sürekli kılar. Çünkü kendisi dışında herkeste suç bulmayan ama son derece başarısız biri bir sonraki sınavda başarılı olma şansına sahiptir. Çünkü 'suç bende değil!' demez , 'onlarda' diye bir bahanesi yoktur. Bir hocayı anlmayan öğrenci gider başka bir hocayı anlar. Bir kitaptan faydalanamaytan kişi başkasında faydalanır. Sonunda istediğini öğrenir. Başaranlar nasıl başarıyor? İşte ben biraz bundan bahsedeceğim

Sakız Çiğnemek Zor İş, Biliyoruz.

Şimdi bütün eğitimciler iyidir, yeteneklidir, iyi niyetlidir diyecek değilim. Ama en kötü eğitimci bile, bildiklerini papağan gibi tekrarlasa da, öğrencinin anlaması için hiç bir katkıda bulunmasa da öğrenmeye faydası olur. Yüzde yüz olmaz ama yüzde on olur. Demekki aynı konuyu on kere öğrenmeye çalışırsanız yüzde yüzü tamamlamış olursunuz.

Aslında öğrencilerin pek anlamadığı bir şey var. Öğrenmek zor ama öğretmek çok daha zor. Hatta bazen imkansız. İsterseniz bir deneyin birine bir şey anlatmayı. Ben öğrenmek için bir saat harcadığım bir konuyu öğretmek için on saat harcmışımdır. Elbette eğitimcilikde bir konu, onun da öğrenilmesi gerekir. Ama ne kadar öğrenilirse öğrenilsin çok zor eğitimcinin işi. Bir yazılım dili öğrenmek nispeten kolay. Belli bir mantığı var, bir çözdün mü gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Ama öğrencilere bir şey öğretmek zor çünkü karşındaki bir 'insan', makine değil. Çok klasik bir söz ama doğru. Öğrenclerin bir çoğu aptal, bir çoğu da bilgisiz demiyorum. Zaten sorun bu olsa çözümü kolay bilgisize çaba sarfederek öğretirsin, aptala da yüzlerce kez anlatarak benimsetirsin. Zaten bu tipler pek soru sormadıkları için, hatta akıllarına pek soru gelmediği için öğrendikleri izlenimi edinirler , o yüzden sorun da çıkarmazlar. Kaldı ki, yazılım dünyasında aptal öğrenci yok. Hepsinin kafası şeytan gibi çalışıyor. Çok fazl bilgisiz de değiller. Özellikle İnternet'le birlikte her şeyi öğrenme şansına sahipler. Ama yine de bir şey öğrenirken zorlanıyorlar. O zamanda daha önce bahsettiğim suçlamalara yöneliyorlar.

Oysa öğretmek çok zor. Her insan farklı bir düşünce yapısına sahip, bir konuyu anlayabilmesi için yapılması gerekenler her insana göre değişiyor. Hele öğrenmek isteyen ama yine de kendi yanlış düşünce yapısından vazgeçmeyen insanlara bir şey öğretmek çok daha zor. Eskiden kendisinden az şey öğrendiğim hocalara kızardım. Şimdi kendisinden çok şey öğrendiğim hocalara minnet duyuyorum. Çünkü çok zor bir işi başarmışlar. Bana bir şey öğretmişler. Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum diyen şahsı hafif abartıcı bulmakla birlikte burdan hürmet ederim. Ancak Ali Rıza Binboğa'nın 29 x 40 yıl olayı abartı ötesi. Böyle söylenmesinin nedeni öğretmenin ne kadar zor olduğunu vurgulamak.

Burada anlattıklarımdan eğiticilere karşı çok fazla sempati beslediğim izlenimi çıkmasın. Ben eğiticileriin yarısını 'aptal' yarısını 'hasta' olarak görmüşümdür. İyi eğiticiyi de 'istisna'dır. Demek istediğim eğitim işi zordur. Herkesin çok kolay yapabileceği bir şey değil. O yüzden bir hocadan belli bir konuyu öğrenemeyen insanın hemen hocayı suçlaması anlamsız. Bu tavır sizin aynı kişiden başka konuları öğrenmenizi imkansız kılar. Dahası aynı mantık diğer hocalardan da bir şey öğrenilmesin imkansızlaştırır. Halbuki hocadan 'ne alırsanız kardır' mantığı en doğrusu. Gerisini ben kendim öğrenirim veya başkasından bir şekilde öğrenirim diye düşünmek gerekir. Özellikle aynı hocadan aynı dersi almış ve kısmen de olsa kavramış insandan yardım alınabilir. Öğrencilik hayatımda benim anladığım bir konuyu anlamayan bir arkadaşımın hocayı suçlamasına şaşmışımdır. Hoca kötüydü de ben nasıl anladım?

Hocaları boş verdik, ya kaynaklar? Kitaplar, internet siteleri, dergiler? Onlardan da bir şey öğrenmek çok zor. Aslında onlarında hocalardan farkı yok ki. Onlarda insan, sana bir şey anlatmaya çalışıyor. Onların aynı mekanda olmama gibi bir dezavantajları var. Söylediklerinin anlaşılmadığını öğrencilerin gözlerinden anlama olanakları yok. Bun karşın söylediklerin tekrar tekrar okuyup, gerektiğinde düzeltme hakları var. Söz uçar ama yazı kalır. Yine de bir insanın biri insan bir şeyi yazı yoluyla anlatması kolay değil. Hala bana inanmayanlar varsa bildikleri bir konuyu anlatan bir yazı yazsınlar. Bakalım kolay mıymış?

'Sakız çiğnemek zor iş biliyoruz' diyen reklamdaki insanlara sesleniyorum. Eğitim vermek daha zor, gelin buna bir çare bulun!

Öneriler

Bir konuyu, dağılmadan nasıl öğrenebileceğinize dair önerilere geçmek istiyorum. Elbette siz öğrenemediğiniz konularda başkalarını suçlayacaksanız bu bölüme geçmenize gerek yok. Nasıl olsa suçlu siz değilsiniz, bir konuyu öğrenmeseniz de olur. 'Her ne ararsan kendinde ara' diyorum ve önerilere geçiyorum.

Soru Sorun

Bilmediğiniz konularda bilenlere soru sormaktan çekineyin. Bilen kişiler bildiklerini anlatmaya isteklidirler genellikle. Bildiklerini anlatmayan kişi ya o konuyu gerçekten bilmiyordur ya da aptalın tekidir, bildiği şey yüzeyseldir, o konuda sorulacak olası sorularınıza doğru cevaplar veremez. Oysa bilen kişi anlatır. Bilmediği noktalarda da sizi yönlendirir. Elbette soru sorarken dikkatli olmak gerekir. Soru net olmadırı ve kısa net bir yanıtı olmadır. Yanıtı olmayan, veya net olmayan veya çok uzun olan sorular sormayın. 'Java nedir?' veya 'Java ile .NET arasındaki farklar nelerdir?' soruların yanıtları çok uzun. Üstelik o yanıt verilse bile anlaşılması çok zor. Dahası bu soruya her yerde uzun uzun yanıtlar bulabilirsiniz. Yanıtı anlayamayacağınız sorular sormayın. Yanıtını öğrenmenin size pratikte hiç bir fayda sağlamayacağı sorular da sormayın. Java ile .NET arasındaki farkı bilseniz ne olur bilmeseniz ne olur? Çok önemli bir konu. Ama ikisini de bilmeyenler için değil.

Bildiklerinizi Paylaşın

Öğrendiklerinizi birilerine anlatın. Hem onlara anlatırken veya onların soruları sayesinde siz de bir şeyler öğrenirsiniz. Hem de o kişi öğrendikçe sizin bilmediğiniz taraflarda bilgi sahibi olur ve daha sonra siz ondan bir şeyler öğrenirsiniz. Bilgi paylaşıldıkça büyür. Ben bunu bizzat yaşadım emin olun. Sinemaya birileriyle girip, kafelerde birileriyle geyik yapıp öğrenme işini tek başına yapmaya çalışmayın. Bu bir ekip işi.

Herşeyi Öğrenmeye Çalışmayın

Belki bilgiye açsınız, her konuyu öğrenmek istiyorsunuz ama bilin ki bu mümkün değil. Bazı konuları öğrenmek için önce daha basit olan temel kavramları öğrenmek gerekir. Öncelikle öğrenebileceğiniz şeyleri öğrenin. Daha sonra bilgi ve deneyiminiz arttıkça daha ciddi konulara atlayın. Hiç bir programlama dili bilmeyen bir kişini oyun yazmanın yollarını öğrenmek istediğini görüyorum. Java'yı az bilen biri bu dille işletim sistemi yazmaya kalkıyor. (Mümkün değil, çünkü Java'nın çalışması için altında bir işletim sistemi olması lazım.) 'Cin olmadan peri olmayın'. Bir şeyler öğrenmeye çalışıp da bir şey öğrenemeyenler her zaman çok şey öğrenmeye çalışanlardır. Kısa yoldan zengin olmayan çalışanlar ya kumarbazdır ya soyguncu. Biri size kısa zamanda çok şey öğreteceğini vadediyorsa bilin ki yalandır. Unutmayın her zaman kumarhane kazanır. Ancak verdiğiniz emek ve zaman (ve para) kadar bir şey öğrenebilirsiniz.

Herşeyi Tam Anlamaya Çalışmayın

Öğrencilerin bilmedikleri bir konuyu öğrendiklerinde hemen her şeyi tam olarak anlamaya çalıştıklkarını görüyorum. Bildiğim bir konuda soru soran arkadaşa yanıtı veriyorum. Sonra öyle bir soru soruyor ki ben bilmiyorum. Hiç kimse hiç bir konuyu tam anlamıyla bilmez. Siz belli bir düzeye kadar bilirsiniz. O yüzden anlama oranın yüzde sıfırdan yüzde bire bile çıkarsanın iyidir ilk denemede. Bazen de bir soruya karşılık verdiğim yanıtın üzerine daha derin bir soru daha geliyor. Onu da yanıtlıyorum. Daha derin bir soru geliyor onu da yanıtlıyorum. Bütün sorulara yanıtlarını veriyorum, çünkü ben o konuyu iyi biliyorum. Ama öğrencinin sonra kafası karışıyor sonra ilk veridiğim yanıtı anlayabilecek durumdayken anlamamış duruma düşüyor. Halbuki belli bir noktaya kadar anlamaya çalışsa, gerisini olduğu gibi kabul etse daha fazla anlama şansı var.

Bir Ucundan Başlayın

Bir den fazla şey öğrenmek isteyen kişi için en sağlıklı yol konunun bir ucundan başlamaktır. Diğer taraflarıyla hiç ilgilenmemek, sadece bir yönünü kavramak en iyi yoldur. Bir tarafa anlaşıldıkça ilgi alanı genişletilir. Bir konunun bir tarafını iyi öğrenen kişi diğerlerini de zamanla anlar. Öğrenci şimdilik bu tarafını biliyorum o da bana yeter diyebilmelidir.Her şeyle ilglienen her konuda az bir bilgi sahibi olanlar kesinlikle hiç bir şey bilmiyordur. Çünkü çeşitli konularda yüzeysel bilginin kimseye faydası yok. Çünkü herkes her şeyi az biliyor. Bir konuyu iyi bilmek anlamlı. Donanımcı, Networkçü, Sistemci, Developer, Web Tasarımcı, Grafiker gibi dallardan birinde mutlaka karar kılınmalı. Bir tanesi iyi öğrenilmeli diğerlerinden de anlamak faydalı olur. Ama bunlardan hangisi olacağınıza karar vermelisiniz. Zaten bir tanesini iyi öğrenmeye çalışırken ister istemez diğerlerinden de anlamaya başlıyorsunuz. Her konuya giriş yapanlardan hiç biri başarılı bir 'çıkış' yapamaz.

Sonuç

Aslında bir bilgi denizindeyiz. Kimimiz yüzüyor kimimiz boğuluyor. Denizin büyüklüğü, dalgalı olması, sizi birinin elinizden tutmaması veya can simidinizin olmaması hiç bir şeyi değiştirmez. Yüzmesini bilenler yüzer. Boğulursanız kimse sizi suçlamaz. Sahile vurmuş cesede kimse 'Vay beceriksiz!' demez. Ama o cesedin dirilip de 'Ama su çok dalgalıydı, kimse elimden tutmadı' gibi şeyler söylemesi abes. Hele 'Bütün suç bana yüzmeyi öğreten kişlerde!' demek en anlamsız olanı. Kimse öğretmediyse kendi öğrenecekti. Fazla açılmayacaktı. Boyu geçmeyen sularda yüzün demiyorum. Yüzmeyi önce boyu geçmeye sularda öğrenin sonra istediğiniz kadar açılırsınız. Bilinçli olun, tüm sorumluluğun sizde olduğunu, başarısız olursanız (boğulursanız) bütün suçun sizde olduğunu bilin. O zaman boğulma ihtimaliniz çok düşük olur.

İçindekilerGirişİndex
YukarıİlkÖncekiSonrakiSon
Geriİleri
Yazdır